İyi bir babalık tüm dünyevi tercihlerden üstün
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne bağlı Sosyal Hizmet Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmalarını sürdüren Burak Acar, babalık üzerine yapmakta olduğu doktora araştırmasına devam ediyor. Kendisi ile babalık hususunda konuştuk.
“Bir çocuğun üç ebeveyni vardır: Annesi, babası ve annesiyle babasının ilişkisi. Bu üçüncü “ebeveyn ilişkisi” çok önemlidir” demiş Byron Norton. Bu görüş hakkında neler düşünüyorsunuz?
Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar için anne veya babanın sözleri, tembihleri veya nasihatlerinin pek işe yaramadığını görürsünüz. Çünkü çocuk somut işlem dönemindedir. Bu dönem taklit ve gözlem dönemidir. Dolayısıyla çocuğun öğrenimleri sözlü iletişimden ziyade gözlem yoluyla mümkündür. Çocuklar, insan iletişimi ve davranışına yönelik ilk şahitliğini anne-baba ilişkisi üzerinden gerçekleştirir. Dolayısıyla edinimlerin ilk yolu anne ve babadan ziyade onlar arasındaki ilişki biçiminden olur. Çocukları doğru şekilde gözlemlersek çocuğun anne ve babasına yönelik, hatta kardeşine yönelik davranışlarının tamamen taklit üzerine olduğunu görürüz.
Tersten baktığınızda bugünün şiddete meyilli gençlerinin ve yetişkinlerinin önemli bir kısmının anne ve babalarının davranış örüntüleriyle yaşamlarını sürdürdüklerini görürüz. Çocukluktan itibaren ebeveynlerinden öğrendiği iletişim yöntemlerini, sorun çözme davranışlarını, problemlerle başa çıkabilme becerilerini gençlik, yetişkin hatta yaşlılık dönemlerine kadar sürdürdüklerini görürsünüz. Bu noktadan sonra bunun tek bir çözümü olabilmektedir o da yüksek farkındalık kazanıcı ortamlarda, eğitim alanlarında ve dost meclislerinde bulunmasıdır.
Olumsuz bir çocukluk yaşantısına sahip olan kişiler ancak öz farkındalık kazanımıyla bu türlü davranış örüntüleri yapı sökümüne uğratabilir ve birey olumsuz düşünce ve davranışlarından ancak bu yolla kurtulabilir veya profesyonel bir destekle bunu başarabilir. Aksi durumda suçlu, bağımlı, zorba, iş yaşamında tutunamayan, çocuklarına şiddet uygulayan veya agresyonu yüksek kişilerle karşı karşıya kalmak şaşırılmayacak bir durumdur. Bu yönüyle aile, ifade edilen özelliklerinden kaynaklı olarak tahmin edilenden çok daha önemli bir yapıdır.
Kız ve erkek çocuğun dünyasında “babanın rolü” nedir, nasıl olmalıdır?
Çok büyük bir sorudur. Bu sorunun cevabı için onlarca kitap ve araştırma makaleleri bulunmaktadır. Ancak kısaca değinecek olursak bugünün anne ve babaları dünün anne ve babalarından birtakım farklı rollere sahip olmalıdır. Bugün çocuklarımız sosyal medya ve sanal dünyalarda kendilerine yeni babalar ve anneler edinebiliyorlar.
İlgisiz ebeveynliğin ortaya çıkardığı etkisiz anne-babalıklar YouTuberlarla, K-Pop ünlüleriyle, TikTok fenomenleriyle çok hızlı doldurulabiliyor. Dünün sokaklarda sosyalleşen çocukları bugün ev içlerinde, biraz daha şanlı olanlarsa site içindeki sosyal alanlarda sosyalleşmek zorunda kalıyorlar. Bu çocuklar 20 yıl önce asosyal çocuklar olarak nitelendiriliyordu.
Bugün, sokakta bir saat geçirebilen çocuklar için sosyal çocuk, girişken çocuk güzellemeleri yapılıyor. Dolayısıyla günümüzdeki anne ve babaların hem düşünsel hem de davranışsal tutumlarında yeniliklere gitmeleri kaçınılmazdır.
Babalar çocuğun dışarıya açılan kapısı olarak tasfir edilmektedir. Bugünün babasının en büyük çabası çocukların ve gençlerin zaman kullanımına ortak olabilmeleri veya zamanlarını yapılandırabilmeleridir. Uluslararası literatürde gözlemlediğim şu her kültür ve coğrafyada babalar asli rolü olarak “eve ekmek getirici” özelliğine vurgu yapmaktadır. Savaş ve afet dönemlerinde “güvenliği sağlayıcı” rolle yönelik vurgular artış gösterirken bugünün babalığından beklenen bundan çok daha fazlasıdır.
Günümüz babasının öne çıkan rollerinden birisi çocuğunun sosyalliğine katkı sunma rolü olmak zorundadır. Bu rol en az iktisadi ve güvenliğine katkı sunmak kadar önemli görülmelidir. Günde 10 saat ekran karşısında bulanan bir çocuğun psikolojik, biyolojik ve sosyal problemlerle karşılaşması kaçınılmazdır. Bugün çocuklarımız için ev, araba, özel okul gibi yatırımların iyi bir babalık için yeterli olacağını düşünüyorsak çok yanlış yerdeyiz demektedir. Babalığın otoritesiyle değil anlayışıyla, soğukluğuyla değil sıcaklığıyla, korkusuyla değil güveniyle, öfkesiyle değil sevgisiyle ele alınması ve davranılması hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde bu dönemin çocukları ve gençleri bedenen karşınızda durduğunu düşünseniz de zihnen ve ruhen sizden çok uzakta yaşamaya başlayacaktır. Biraz ağır konuşacağım belki ama bir baba çocuklarının ve gençlerinin başını ve gönlünü okşamadıkça, dışarıda başlarını ve gönlünü okşayacak kişiler onları hazır beklemektedir.
Çocuklarımız ailenin huzur veren, sevgi veren, en önemlisi de güven veren yönüne tanık olarak büyümelidir. Babalar çocuklarıyla çok fazla anı biriktirmelidir. Bugün çocukluklarından biriktirilen güzel anılar yarın yetişkinlerinde hiç farkında bile olmayacakları birer değere ve tutuma dönüşmüş olacaktır. Babaların çocuklarına bırakacağı en önemli miras güzel bir ‘babalık’ anısıdır. Emanetimiz olan çocuklarımıza “Ben büyüyünce ‘baba’ olacağım…” dedirtebilmek, akşamları kapıda beklenen olabilmek, gün içinde aranan olmak için önce “ben çocuk olacağım…” diyebilmek, sabır ve sevgiyle kuşanmış gönül kapısında bekleyebilmek, her yaş ve zamanda fıtratına ve kişiliğine saygı duyabilmek gerektiğini unutmamalıyız.
Ayrıca bu yazımıza benzer diğer içeriklerimiz için Aile Gazetesi röportajlar kategorisine göz atabilirsiniz.
Baba rolünün eksikliği neleri ortaya çıkartır?
Gerek akademik araştırmalar gerekse kültürel söylemler genellikle annelik üzerine vurguyla öne çıkmaktadır. Annenin varlığı veya yokluğu çocuk gelişiminde önemli bir yeri olsa da tek önemli unsur değildir. Son dönemde babalık keşfedilmeye başlandı. Babalığa yönelik araştırmaların artışı makbul babalığın yeniden keşfedilmesine fırsat verecektir. Vereceğim istatistiki bilgilerin aileye ve cinsiyete yönelik fikri ve yasal saldırıların önemli merkezlerinden birisi olan ABD’ye ait olması ülkemiz adına gelecek projeksiyonu çizilmesine fırsat vermesi açısından özellikle tercih edilmiştir.
ABD sayım bürosunun 1960 yılından itibaren tuttuğu verilerine göre babasız evde büyümüş bir çocukların babasıyla büyüyen bir çocuğa göre yoksulluk riski 4 kat, bebek ölüm riski, obezite olma riski, okul terki yaşama 2 kat, ergen gebelik yaşama ihtimali 7 kat daha yüksek, davranışsal problemlere sahip olma, suç işleme veya cezaevine girme, ihmal ve istismara maruz kalma, alkol ve madde kullanma ihtimali de yine babasıyla birlikte büyümüş çocuklara oranla daha yüksektir.
Bugün ülkemizde babasız ailelerde görülen yükseliş hızı dikkate alındığında yakın zaman karşı karşıya kalacağımız sosyal riskler ortadır. Babasız ailelerin yalnızca boşanma veya ölümlerden kaynaklı olduğunu düşünmek yanlıştır. Tek ebeveynli olmaya veya benzer cinsiyette evlilik birliği! kurmaya yönelik bilinçli tercihlerde çocukları babasız bırakan dolayısıyla yukarıda ifade edilen risklerle karşı karşıya bırakan önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, babaların varlığının her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde yaşadığımızın idrakinde olmaya ve iyi bir babalığı tüm dünyevi tercihlerden üstün olduğuna inanmaya ihtiyacımız vardır.
Burak Acar Kimdir?
Samsun’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Samsun’da tamamladı. 2009-2014 yılları arasında Sosyal Hizmet lisans programından, 2017 yılında ise sosyal hizmet yüksek lisans programından mezun oldu. Şu an itibariyle İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’ya bağlı Sosyal hizmet Anabilim Dalı’nda babalık üzerine yapmakta olduğu doktora araştırmasına devam etmektedir.
Bir dönem Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı özel bir kuruluşta meslek hayatını sürdürdükten sonra Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne bağlı Sosyal Hizmet Bölümü’nde 2015 yılında araştırma görevlisi olarak görevine başlamış ve aynı kurumda çalışmaya devam etmektedir. Aile Danışmanlığı, Yas Terapisi, Öyküsel Terapi gibi farklı ekollerde eğitimlerini tamamlamış olup halihazırda suç, babalık ve erkeklik, gençlik ve bağımlılık alanlarında akademik çalışmalarına devam etmektedir.”
Bu röportaj gerçekten etkileyiciydi. Babalığın, çocukların hayatlarındaki kritik bir rol oynadığını vurguluyor ve babaların çocuklarına katkı sağlamak için farklı roller üstlenmeleri gerektiğini anlatıyor. Babaların çocuklarına bırakacağı en önemli mirasın güzel bir ‘babalık’ anısı olduğunu belirtiyor, bu çok anlamlı. Aynı zamanda babaların, çocuklarının yaşamlarına aktif bir şekilde katkıda bulunmalarının önemine dikkat çekiyor. Bu röportaj, babaların çocukların hayatlarındaki vazgeçilmez bir rol oynadığını ve iyi bir babalığın dünyevi tercihlerden çok daha önemli olduğunu vurguluyor. Burak Acar’ın babalık üzerine yaptığı araştırmalar ve bu konudaki görüşleri oldukça değerli. Babaların çocuklarının hayatlarını şekillendirmede ne kadar kritik bir rol oynadıklarını anlamak, toplumun daha sağlıklı ve mutlu bir geleceğe doğru ilerlemesine yardımcı olabilir.