İyi aile nasıl olunur?
İyi bir aile temeli nasıl kurulur? İyi bir aile nasıl olmalıdır? Aile içi huzur ve mutluluk nasıl sağlanır? İşte iyi bir aile olmanın altın kuralları…
Aile hayatında özellikle eşler arasında ülfet ve geçim, ailenin devamı ya da çözülmesinde en önemli meseledir. Eş olmak, sadece kendisi olmak değildir. Aile “sen” ve “ben” ikiliğinden “biz” bütünlüğüne geçişin adıdır. Özgünlüğümü ve özgürlüğümü korumalıyım anlayışı ile imtizaç, ülfet ve karşılıklı alış-verişte donukluk, soğukluk ve ilgisizlik, aradaki mesafeyi açacağından böylesi ilişkilerin uzun süreli olamayacağı tabiidir. Hayat yolculuğu düz bir çizgi gibi akıp gitmez. Med ve cezirler, genişlik ve daralmalar, sıhhat ve hastalıklar, neşeler ve üzüntüler gibi daha nice hâller vardır. Hem ülfeti muhafaza etmek ve hem de dirâyeti koruyabilmek aile kaptanlığının vazgeçilmez iki esasıdır. Rabbimiz bunun “mârûf” bir çerçevede gerçekleşmesini murad eder ve buyurur ki:
“…Hanımlarınızla mâruf ölçüler içerisinde geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 19)
“Ma’rûf” demek, akl-ı selîme, şer-i şerife ve örf-i sahihe uygun olan demektir. Akl-ı selîm: Doğru düşünen, yanlış ve batıl fikirlerin esaretinden kurtulmuş olan sıhhatli akıl demektir. Şer-i şerif: Kur’ân-ı Kerim ve sünnet-i nebevînin ve bu iki asıldan çıkan ahkâmla oluşan hayat ölçülerinin adıdır. Örf-i sahih ise şer-i şerife aykırı olmayan gelenek ve göreneklerdir.
Allah dostlarının hayat refikaları ile ülfet ve huzuru esas alan geçimleri ve beraberlikleri, işte böylesi bir “ma’rûf” üzeredir.
Aile hayatında dikkat edilmesi gerekenler
Onlar her şeyden önce Rabbimizin fıtratımıza koyduğu akıl nimetine büyük ehemmiyet verirler. Davranışlarında aklı kullanmanın en güzel örneklerini sunarlar. Aklı kullanmamanın, ahmaklığa sebep olacağı ve ahmakla arkadaş olmanın da başa bela olacağına dikkat çekerler. Sâhibu’l-vefâ Mûsâ Efendinin şu sözleri, aile hayatında akl-ı selimin ne kadar ehemmiyetli olduğuna işaret eder:
“İnsanlarla iyi geçinmek kadar kişinin akıllılığına, ilminin ve hilminin çokluğuna delâlet eden başka bir şey yoktur. Akıllı insan, aile efradının, çocuklarının terbiye ve eğitimi ile meşgul olur. Onları başıboş bırakmaz, hepsine ayrı ayrı meşguliyet bulur. Katiyyen âtıl, bâtıl durmalarına göz yummaz. Çünkü her kötü hal ve ahlâksızlıklar işsizlikten gelir. Akıllı insan, ailesinin ve çocuklarının dünyada huzurlu bir hayat sürmelerine itina eder. Akıllı kadınla evlenen kimse, her şeye nail olmuştur. Akıllı kadın, kıymet biçilemeyen bir hazinedir. Ona sahip olan, ona karşı merhametli olsun ve nezaketle muamele etsin, aziz tutsun. Akıllı kadından maksat, Allah’ı ve peygamberini layıkı vechile bilen ve her hususta ubûdiyet vazifesini yerine getiren, kocasına hürmetkâr olan ve onun her isteğine meşrû olmak şartıyla inkıyâd eden kadındır. Akıllı kadın denince, bu günkü cemiyette çokça görülen, dıştan yapmacık ahlâklı, şeytânî zekâlı, kurnazca hareketler yapan, acaib huylu insanlar akla gelmemelidir. Bazı kurnaz kadınlar vardır ki, herkesle geçimlidir, güler yüzlüdür, herkesin takdirini kazanmıştır. Tatlı dillidir. Adeta ağzından bal akar, zahirî hiç bir kusuru görünmez. Halbuki kocasına karşı daima isyankârdır. Evlilik vazifesini yerine getirmez, kocasını daima horlar, küçük görür, kocası ne alsa beğenmez, dırdır eder, ne sabah bir kahvaltı hazırlayıp önüne koyar, ne de akşam güler yüzle karşılar. Çünkü evde yoktur, ya komşudadır yahut da sokakta.”
Yine Hak dostlarının en fazla önem verdikleri hususlardan biri de aile hayatında “şer’i şerife” titiz bir şekilde uymalarıdır. Hayat yoldaşlarının gönlü olsun diye hevâ hevese boyun eğmeyi değil, ilâhî hudutları gözetmeyi daima ön planda tutmuşlardır. Lüks hayat arzusuyla israfa göz yummamışlar, bütçelerini aşacak borçlanmalarla aile huzurunu zehirlememişlerdir. Her hususta ölçüleri Kur’ân-ı Kerim ve sünnet-i peygamberi olmuştur. İslâm ahlâkının zedelenmesine, mübah da olsa kişiyi ehl-i dünya hâline getirecek birtakım meşgalelere, mahremiyetin gözetilemeyeceği ortamlara gidip gelmeye hiçbir zaman fırsat vermemişlerdir.