Eşinin fikrini uygulayan Peygamber
Hudeybiye anlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Kâbe‘ye varamadan geri döneceklerdi. Anlaşmayı yazma işinden çıkınca, Resulullah (S.A.V.), ashabına “Kalkın kurbanlarınızı kesin, sonra da tıraş olun!” buyurdu. Ancak (müşriklerle yapılan bu antlaşmadan hiç kimse memnun değildi. Bu sebeple) kimse kalkamadı. Resulullah (S.A.V.), emrini üç kere tekrar etti. Yine kalkan olmayınca Ümmü Seleme‘nin çadırına girdi. Ona halktan maruz kaldığı bu hali anlattı. O, kendisine “Ey Allah‘ın Resulü! Bunu (yani halkın kurbanını kesip, tıraşını olmasını) istiyor musun? Öyleyse çık, ashaptan hiçbiriyle konuşma, deveni kes, berberini çağır, seni tıraş etsin!” dedi. Hz. Peygamber kalktı, hiç kimse ile konuşmadan bunların hepsini yaptı Devesini kesti, berberini çağırdı, tıraş oldu. Ashab bunları görünce kalktılar kurbanlarını kestiler, birbirlerini tıraş ettiler.
İslam tarihindeki bu müthiş olay, üzerine durulup düşünülmesi gereken bir konudur. Kim, eşine bu denli iltifatkar olabilir. Kaç aile reisi, en sıkıntılı anlarında hanımıyla istişare yapabilir? Kaç kişi en zor zamanlarında, hanımının sözümü dinler ve ona değer verir ki? Hz. Peygamber hayatının her alanında büyük bir örnektir!
Hanımlarına faziletlerini söylemesi, sevdiğini ifade etmesi, bineğine alması, aynı kabın suyu ile müştereken yıkanılması, hanımının hayvana binmesinde yardımcı olması ve dizine bastırarak bindirmesi, kendisine yapılan yemek davetine “hanım da olursa” kaydıyla icabet etmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayanın gözyaşlarını elleriyle silerek teselli etmesi gibi Resulullah‘ın (S.A.V.) pek çok davranışı hanımlarını memnun etmeye yöneliktir.