Bireyi devlete bağlayan, toplumun temelini teşkil eden aile, aynı zamanda millet kavramının da özünde yatan bir anlam barındırmaktadır. Toplum içinde birlik ve beraberliğin, dayanışma ve yardımlaşmanın, merhametin, fedakarlığın ve kader ortaklığının kaynağı olan aile, kişi ve toplum üzerinde çok büyük etkileri olan bir kurumdur.
Sağlam aile temelleri üzerine kurulu toplumların yükseldiği, ilerlediği, ayakta kaldığı tarihteki örneklerde de görülmektedir. Başka bir deyişle bir topluma ve devlete aile hayat verdiği gibi, devlete hamle kaybettiren de aile yapılarındaki bozukluklardan kaynaklanabilmektedir (Schutz, 1970: 32). Dolayısıyla tüm bu özelliklerini dikkate alınarak aile için, fizyolojik ihtiyaçların ve bu ihtiyaçlardan ortaya çıkan ilişkilerin belli bir düzene girmesini sağlayan, bir arada yaşama bilincinin ilk olarak ortaya çıktığı, insan türünün devamlılığını sağlamak ve nüfus denilen en önemli hayatta kalma silahını arttıran, insanoğlunun ortaya çıktığı ilk günden itibaren toplumdaki bütün dünyevi ve milli zenginlikleri sonraki aile ve soylara aktaran; iktisadi, fizyolojik, psikolojik, toplumsal ve hukuksal, sosyolojik yönleri bulunan çeşitli dinamiklerin bir araya geldiği toplumsal bir birim denilebilir.
