Aile kurmak
Aile, insanlığın gelişimini, sürekliliğini doğru ve verimli esaslar içerisinde devam etmesini sağlayan toplumun en küçük yapı taşıdır. Aynı zamanda insanların doğup büyümesinde, kimlik ve kişiliklerinin oluşmasında, gelecek için hazırlanmasında, değerlerine sahip olarak topluma faydalı birer insan olmalarında alternatifi olmayan eşsiz bir kurumdur.
İnsanlar için aidiyet duygusu ve sosyal olmak zorunlu psikolojik ihtiyaçlardandır. İnsanlar hayatlarında var olan anne-baba, kardeş, arkadaş ve akrabalarına ek olarak aile hayatı kurduğunda edineceği eş, yeni akrabalıklar, arkadaşlıklar, çevre vesilesiyle en güzel şekilde aidiyet duygusunu doyuracak, sosyalleşme ihtiyacını karşılayacaktır. Bu sayede internet ortamında yanlışlara düşmekten, kötü alışkanlıklara kapılmaktan, zamanı boşa harcamaktan kendisini muhafaza etmiş olacaktır.
Bir bebek için nasıl ki dünyaya geldiğinde anne-baba ve ailenin sıcak ortamı vazgeçilemez ise yetişkin çağa ulaşmış bir genç için de aile kurmak, yuvasını oluşturmak vazgeçilemez bir durumdur. Aile yuvası insanın psikolojik olarak olgunlaşmasında, eş, anne-baba olarak sorumluluk almasında insanın gelişimi açısından alternatifi olmayan bir kurumdur.
Bazı yörelerde evlenen insanlar için “dünya evine girmek” tabiri kullanılır. Hiçbir yükümlülük insanı aile kurumu kadar madden ve manen sorumluluk sahibi yapamaz. Bu sebeple sanki evli olmayanlar dünyada bile olmayıp eksik sorumluluk duygusu ile adeta dünya dışında yaşayan insanlardır.
Evliliğin yeni sorumluluklar yükleyeceği doğrudur. Fakat bekarlığın, belli yaştan sonra eş-çocuk sahibi olmamanın hissedilen-hissedilemeyen daha büyük zorluk ve sıkıntıları vardır. Yüce Allah insanı tek, yalnız başına yaşayabileceği şekilde yaratmamıştır. Dolayısıyla “Nikâhta keramet vardır” “Yuva kuranın yardımcısı Allah’tır” gibi birçok düstur insanların aile hayatını kurduklarında karşılaşacakları zorluk ve sıkıntılarda gayret eder, gerekli istişare ve arayışlara girerse Allah’ın yardımıyla karşılaşacağı çok iyi anlaşılmalıdır.
Aile oluşumunda son yıllarda yükselmeye başlayan evliliklerde yaş ortalaması konusu dikkat çekilmeye değerdir. Hiçbir gerekçe ya da meşgale aile olmayı ertelemeye ve aileyi ihmal etmeye mazeret olamaz. Hiçbir meslek, makam ya da hedef aile kurmaktan, anne-baba olmaktan daha önemli kabul edilemez.
Son yıllarda yaşanan hızlı değişimlerin etkileriyle, insanlar geniş aileler içerisinde yaşamak yerine sadece eş ve çocuklarıyla küçük aileler kurarak yaşamak durumunda kalıp aile büyüklerinden, akrabalarından uzak yaşamaya başlamıştır. Bu durum nesiller arasında örf, kültür aktarımını zayıflatmış, yaygınlaşan basın, yayın, iletişim teknolojileri özellikle batı kültürünün olumsuz yönlerini her yere ulaştırmıştır. Bu durum herkesi etkiler hale geldikçe toplumda milli kültürel değerler ve aile kurumu zayıflamaya başlamıştır.
Günümüzde erken yaşlarda aile, eş, ev, çocuk sorumluluğunu kaldıramayacak durumda olanların evlenmemesi veya evlendirilmemesi gerektiği hususunda çok önemli ve faydalı çalışmalar yapılmaktadır. Kanaatimizce benzer çalışmalar evlilikte geç kalınmaması, evliliğin önemi, evliliğin madden ve manen kolaylaştırılması anlamında da yapılmalıdır. Günümüzde gençlerimizin evlilik yaş ortalamaları 30-40’lı yaşlara ulaşmış hatta aşmaya başlamıştır. Geçmişimizdeki büyüklerimiz o yaşlarda dede-nene olmuşken yeni nesil anne-baba olmaktan korkmakta, sorumluluk almak istememektedir.