Olumsuz aile tutumlarının çocuklar üzerindeki etkileri
Şiddet ve öfke ilişkisi
Öfke ile ilişkisine baktığımızda şiddetin öfkenin bir sonucu olabileceği gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir. Sinirlendiğimizde en ilkel duygumuz olan saldırgan davranışımızı ortaya çıkarmak en kolay yoldur. Bizler, düşünmeden hareket etmiş ilkel duygularımızın esiri olmuşuzdur. Sonuç çoğu zaman hüsrandır. Karşımızdaki kişiye yüksek sesle konuşmak, hakaret etmek, vurmak sağlıklı bir insanın anlık seçimi olmamalıdır.
Şiddet uygulayan bireylere baktığımıza onların da çocukluklarında kendi ebeveynleri tarafından şiddete maruz kaldığını ve bu davranışları onlardan öğrendiklerini aynı zamanda bu davranışı normalleştirdiklerini gözlemlemekteyiz. 2-3 yaş (özellikle 3 yaş) öfke nöbetlerinin sıkça yaşandığı bir dönemdir. Bu yaş döneminin özelliği olan inatlaşmalar, bazen ebeveyn ile çocuk arasında güç gösterisine dönüşebilmektedir. Ebeveyninden şiddetli bir tepki gören çocuk, öfkesinin öfkeyle karşılık bulması karşısında utanma ve öfkesini bastırma yoluna gitmektedir. Bu dönemde ifade edilemeyen ve bastırılan duygular, öfkenin çocukta kalıcı hasar yaratmasına ve bireyin şiddete eğilimli olmasına yol açmaktadır.
Şiddetin çocuk üzerindeki etkileri
Aile içi şiddete maruz kalan ve buna tanıklık eden çocuklar; kavgaya eğilimli, kendine güveni olmayan, öfkeli çocuklar olarak toplumumuzun içinde yer alacaktır. Erkek ya da kadın fark etmez onlar da ebeveynlerinden gördükleri davranışları normalleştirecek ve ilerde kendilerinden aciz gördükleri bireylere uygulayacaklardır.
Şiddet sadece davranıştan ibaret değildir. Çocuğun aile içinde tanık olduğu, annenin babaya/babanın anneye aşağılayıcı ifadeler kullanması da çocuğun ruhunda derin yaralar açacaktır. Onlar için güven unsuru olan anne babanın birbirini üzmesi ve mutsuz olması, çocuğun da kendini güvensiz ve dayanaksız hissetmesine neden olacaktır. Şiddet gören çocukların ileriki yaşamlarında mutsuz olması, depresyon ve takıntılı davranışlar geliştirmesi sık yaşanan bir durumdur.