Zihinsel engelli çocuk sahibi ailelerin yaşadıkları güçlükler
Yaşamın doğal sürecinde, evlenme ve çocuk sahibi olma bireyleri mutlu kılan önemli olaylar içerisinde yer alır. Her anne babanın istediği sağlıklı bir çocuğa sahip olmaktır. Ailede ilk olarak karı koca ilişkisinden oluşan basit bir etkileşim ağı oluşur. Çocuğun dünyaya gelişi, bu ilişki ağının farklı bir yönünü ortaya çıkarır. Böylece hem konumlarında hem de rollerde değişimler gösterir.
Zihinsel engelli çocuk sahibi ailelerin yaşadıkları güçlükler
Aile yaşamında yeni çocukların dünyaya gelişi, olumlu değişimlerin yanı sıra karmaşıklığı da arttırır. Aile üyelerinin yaş ve cinsiyetlerine uygun atfedilmiş rolleri, ayrıca elde ettiği roller mevcuttur. Aile üyelerinin rol beklentileri her zaman toplumla uyumlu olmayabilir. Her aile, aile yapıları ve aile birimini etkileyen iç ve dış güçlerle ilgili olarak aile rollerini ve davranışlarını değiştirmeye meyillidirler. Aile üyelerinin rol çatışması kişinin bulunduğu pozisyonuna uyuşmayan bir beklentiyi göğüslemekte olduğunu algılamasıyla oluşur. Çocuk denildiğinde çoğu kişinin aklına neşe, canlılık ve bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji gelir. Çevresindeki uyaranları algılama, algılananları değerlendirme, kavramlaştırma, düşünme, öğrenme, öğrenilen şeylerle deneyimler arasında bağlantı kurabilme yetilerini kullanamayan kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklara “zihinsel engelli” çocuklar denmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü gelişmiş ülkelerde toplam nüfusun %10’u, gelişmekte olan ülkelerde %12’sini, engellilerin oluşturduğunu kabul etmektedir. Engellilerin %3,5’i konuşma, %1,4’ü ortopedik, %0,6’sı işitme, %0,2’si görme engelliler, %1’ini sürekli hastalığı olanlar, %2’sini eğitilebilir, %0,3’ünü öğretilebilir zihinsel engellilerin oluşturduğu varsayılmaktadır.
Dünya üzerinde yaklaşık 100 milyon kişinin doğuştan sakat olduğu tahmin edilmektedir. Zihinsel sakatlığı olan bireylerin 40 milyon olarak hesaplanmaktadır. Ülkemizde, 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre toplam 1.234.139 engelli birey bulunmakta ve bunlarında yaklaşık 150.000’inin zihinsel engelli olduğu bulunmuştur.
Anne özellikle hamilelik döneminde zihninde doğacak çocuğun bir biçimini oluşturur. Kuşkusuz bu biçim annenin kendisinin, eşinin ve yakın çevredeki büyüklerin beklentilerinden oluşmaktadır. Ayrıca bu beklentiler toplumun neden olduğu ‘ideal çocuk’ algısından da etkilenir. Ancak normal koşullarda çoğu aile çocuklarının zihinsel engelli olabileceğini akıllarına bile getirmezler. Doğumu izleyen günlerde yada okul yıllarında çocuğun zihinsel engelli olduğunun öğrenilmesi tüm bu beklenti ve düşleri alt üst eder, aile bu acı gerçekle baş başa kalır. Ailenin beklentileri ile gerçek durum arasındaki farklılıklar arttıkça ailenin acısı daha da artar gerçek durumla baş etme zorlaşır.
Aile çevreyle etkileşim halinde olan yapısal ve organizasyonel bir birimdir. Ailedeki bireyler ailenin bütünü ve dış çevreyle açık ilişkiler içindeki bireylerden oluşan duygusal bağlar ve birtakım sorumluluklarla tanımlanan kişiler arası ilişkiler yoluyla alt sistemlerle ilişkili bir sistemdir.
Zihinsel engelli çocuğa sahip aileler durumla baş etmede tek başlarına kaldığını vurguladıklarından dolayı bu çocuklar ve aileleri toplumda önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Ailelerin yaşadıkları sorunların neler olduğu belirlenip, halk sağlığı hemşirelerinin de gereksinimler doğrultusunda girişimleri planlanması ve uygulaması öncelik taşımaktadır.