‘Ben nerde yanlış yaptım’ diyen ebeveynler için

11.07.2022
A+
A-
‘Ben nerde yanlış yaptım’ diyen ebeveynler için

Anne-babaların çocuklarının her istediğini yapmak, aç kalmasın diye zorla yemek yedirmek, başkalarıyla kıyaslamak gibi yaptıkları küçük hataların sonuçları ağır olabilir.

“Çocuk ne kadar sessiz olursa insanlar tarafından o kadar çok sevilir.”

‘Ben nerde yanlış yaptım’ diyen ebeveynler için

8Evde ya da toplum içinde “sen sus”, “çok konuşma”, “sen karışma”, “sen ne biliyorsun ki” gibi söylemler çocuğun bir süre sonra daha az konuşmasına, kendini daha az ifade etmesine ve kendini konuşmaya layık olmayan biri olarak görmesine neden olacaktır. Düşüncelerinin de değersiz ve önemsiz olduğunu düşünmeye başlayacak olan çocuk, bir süre sonra soru sormayan, merak etmeyen, hakkını savunamayan biri olacaktır. Bilişsel anlamda da bu çocuklarda öğrenme ile ilgili de sorunlar gözlenebilmektedir. Bu süreç erişkinlik döneminde de içe dönük, çekingen, özgüven eksikliği olan bir kişilik geliştirmesine zemin hazırlayacaktır.

“Çocuk bir hata yaparsa ve laftan anlamıyorsa bağırmalı ki yaptığının yanlış olduğunu öğrensin ve bir daha tekrarlamasın.”

Yaptığı hatalı bir davranıştan sonra çocuğa bağırmak, ses yükseltmek ve fiziksel şiddette bulunmak ilk etapta belki de o davranışın sönmesine sebep olacaktır. Ancak uzun vadede etkisiz kalacaktır. Kaldı ki çocuktaki bu davranışın kısa süreli tekrarlamaması da yanlış davranışı öğrendiği için değil, korktuğundan ve sizden gelecek tepkiden kaçındığı için olacaktır. Bu da çocuğun duygusal açıdan sizden uzaklaşmasına neden olacaktır. Bu tarz bir yaklaşım ile yetiştirilen çocuklar ergenlik döneminden itibaren fiziksel olarak gelişeceği için ebeveynden duyumsadığı korkunun da azalması ile anne babalarından gördükleri şiddeti büyüdüklerinde bu sefer kendileri anne-babalarına gösterme eğiliminde olabilirler.

“Ben zor şartlarla büyüdüm ama şu an varlıklıyım; benim çocuklarım yokluk çekmesin, ne isterlerse yaparım.”

Çocukların ihtiyaçlarını karşılamak elbette ki anne – babaların görev ve sorumluluğudur. Sevgi, ilgi, değer verme konularında sınırsız olabilirsiniz. Ancak maddi açıdan ihtiyaçtan fazlasını sırf imkânlarınız var diye vermeniz çocuğunuzun iyiliğine olmayacaktır. Aksine ona kötülük yapmış olacaksınız. Her istediğine anında ulaşan, aynı oyuncaktan fazla fazla sahip olan, sürekli hediye yağmuruna tutulan, yeni tablet telefon vs. çıktığında anında eskisini bırakıp değiştiren çocuk ve gençler, ileride sabredemeyen, erteleyemeyen, bekleyemeyen, doyumsuz bir karaktere sahip olacaktır. Böylece birçok alanda zorluk ve güçlük yaşayacaktır.

“Bak komşunun çocuğu, kardeşin kendisine söylenmeden odasına gidip dersini çalışıyor, sen eline hiç kitap almıyorsun. O üniversiteye gidecek, sen ancak oyun oyna” gibi kıyaslamalar çocuğu motive eder.

Çocuğunun hırslanacağını, durumdan ders çıkaracağını ve motive olacağını düşünerek söylenen bu tarz cümlelerin herhangi bir çocuğu motive ettiğine klinik pratiğinde hiç rastlanmamıştır. Aksine çocuğun kıyasladığınız kişi her kimse ona karşı öfke hissetmesine neden olacaktır. Örneğin o kişi kardeşiyse öfkesini ona güç kullanarak çıkarabilir. Ayrıca kendisini yetersiz ve başarısız hissedecektir, öz güveni azalacaktır. Yeterli olduğu alanları da görmezden gelecek ya da önemsiz görmeye başlayacaktır.

“Çocuğum yemek yemiyor; her yemesine karşılık ödül veririm, onu telefonla tabletle oyalayayım da çaktırmadan kaşıkla yemek yedireyim, yeter ki yesin aç kalmasın.”

Özellikle bizim toplumumuzda bir çocuk zayıf ya da görece düşük kilodaymış gibi göründüğünde çocuğun annesi “Çocuğu aç mı bıraktın?”, “Yemek yedirmiyor musun?” şeklinde sorulara maruz kalmaktadır. Bu sorulara maruz kalan anneler, belli bir süre sonra kendilerini yetersiz anne olarak duyumsarlar ve çocuğu doyurmayı bir ritüel gibi görüp gerekirse zorla yedirmeye çalışırlar. Bu yaklaşımlar yeme- ğin ve yeme eyleminin çocuk beyninde acı veren, kriz oluşturan, keyifsiz bir şeymiş gibi kodlanmasına neden olur. Çocuk her yemek gördüğünde beyninde oluşan bu geçmiş deneyimlerin etkisi ile yemekten tiksinir, daha fazla uzaklaşır ve kısır döngüye girmiş olur. Böylece kendi elinizle o korktuğunuz yeme problemini oluşturmuş olursunuz. Yemek yerken çocuğun yediği şeyi görmesi, koklaması, eline alması yani yediği yemeği hissetmesi yemekten keyif almasını isteriz. Acıktığını hissetmesi, doyduğu zaman da tokluk duygusunu duyumsamasını isteriz. Yemek yemeyi sadece bir fiziksel eylem olmaktan çıkarıp aynı zamanda sofrada aile bireyleri ile birlikte sohbet eşliğinde keyifli, sıcak, duygusal bir paylaşım olarak hissetmesine çalışmalı.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.