Ramazan Aile İçin Büyük Fırsat
İyi ki geldin Ramazan
Aile içi iletişimde, sevinç ve üzüntüleri birlikte yaşama, birlikte yeme içme, sohbet, gezi gibi hayatı paylaşmanın çok önemli olduğu, ramazan ayının aile içi iletişimi için iyi bir fırsat olabileceği bildirildi. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın, yaptığı açıklamada, Ramazan’ı birey, aile, toplum olarak yaşamak için yapabilecekleri çok şey olduğunu söyledi. ”Ramazanı öncelikle kendi özel çevremizde, ailemizde hissettirebiliriz, hatta daha ileriye götürüp coşkuyla yaşayabiliriz” diyen Aydın, ”Bu nedenle çevremizdekiler, iş arkadaşlarımız, ailemiz, çocuklarımız, ramazan ayının heyecanını görmelidir. Etrafımızdakiler, ‘Nereden geldi bu ramazan’, ‘Bu sıcakta, üstelik bu uzun günlerde nasıl oruç tutacağız’ yerine ‘İyi ki geldin ramazan’, ‘Hoşgeldin 11 ayın sultanı’ diyerek, bu kutlu ayı sevinçle karşıladığımızı yansıtmalıyız” ifadelerini kullandı.
Büyükler için olduğu kadar çocuklar açısından da ramazan ayının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydın, ”Ramazan ayı gelmeden önce evde bir tatlı telaş yaşanmalı ve bu telaş çocuğun dikkatini çekmelidir. Böylece çocuk, bu değişimi görmeli ve merak etmelidir. Merak öğrenme için önemlidir. Herhangi bir şeye ilgi ve merak duymadan onu öğrenmek mümkün değildir” dedi. Son yıllarda ailede sorunların arttığını, bunun en önemli nedenlerinden birinin de iletişim kopukluğu olduğunu anlatan Prof. Dr. Aydın, aile içi iletişimde, sevinç ve üzüntüleri birlikte yaşama, birlikte yeme içme, birlikte sohbet, birlikte gezi gibi hayatı paylaşmanın çok önemli olduğunu, ramazanın aile içi iletişimi için iyi bir fırsat olabileceğini kaydetti.
Prof. Dr. Aydın, ramazan ayını ailece hissetmek ve özellikle çocuklara yaşatmak için şu önerilerde bulundu: ”Ramazan ayı ile ilgili bir aile toplantısı yapıp, bu ayda nelerin yapılacağı, nelerin yapılmayacağını konuşabiliriz. Teravih namazının nerede kılınacağına, ne zaman kimlerin iftara davet edileceğine, birlikte Kur’an veya kitap okunabileceğine, zekat ve fitrelerin nasıl, kime verileceğine istişare yaparak birlikte karar verebiliriz. Ramazan ayının farkını, evimizde yaptığımız bazı değişikliklerle çocuklara hissettirebiliriz. Çocuklar ramazan ayının gelmesini iple çekerler. Bu bekleyişin heyecanını artırmak için, ramazan ayı süresince ihtiyaç olan ramazan alışverişlerini çocuğumuzla beraber yapabiliriz. Bunun yanında ramazan ayının hatırasına çocuğumuza, eşimize, kendimize, büyüklere yeni giyecekler, ayakkabılar alarak bu kutlu ayın daha anlamlı yaşanmasını sağlayabiliriz.”
“İFTAR VE SAHURLARDA BİRARAYA GELİN”
Çocukların kendi evlerine misafirin gelmesinden hoşlandıklarını ifade eden Prof. Dr. Aydın, ”Ramazan ayında komşular, yakın dost ve akrabalar ile iftar ve sahurlarda bir araya gelerek dostlukların artmasını sağlayabiliriz. Bu davetlerin organizesini çocuklar da dahil tüm aile bireyleri yüklenebilirler. Aynı şekilde sadece çocuklarımızın arkadaşları için de iftarlar hazırlayıp, onlara hediyeler vererek arkadaşlıkların ve ramazan bilincinin pekişmesine yardımcı olabiliriz” ifadesini kullandı.
İsraf konusunda da hassasiyet gösterilmesini isteyen Prof. Dr. Aydın, ”İftar sofralarında dost ve akrabalarla paylaşılan bir bayram havası estirmek, çocukları pahalı yiyeceklerden daha çok mutlu eder” dedi. Ramazanın Kur’an ayı olduğu için birlikte hatimler yapılabilineceğini veya hatim programlarına katılınabileceğini kaydeden Prof. Dr. Aydın, ”İmkanlar ölçüsünde teravih namazlarının coşkusunu camilerde birlikte yaşayabiliriz. Ramazan ayı boyunca dini programlara ailece beraber katılabilir, bu ayın maneviyatına uygun gazete, televizyon, radyo ve internet gibi basın yayın organlarından yararlanabiliriz” diye konuştu.
“ÇOCUKLARIN HEVESLERİNİ KIRMADAN ANLATIN”
Çocukların gerek ailelerinde, gerekse çevrelerindeki oruç tutanlara heveslenebileceklerini de söyleyen Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu: ”Onların heveslerini kırmadan ama sağlıklarını bozmadan bu uygulamayı anlatabilir ve gerekirse oruç tutmalarına izin verebiliriz. Bu zevkten, bu mutluluktan çocukları mahrum etmemeliyiz. Tutulan oruçlardan, kılınan namazlardan dolayı çocukları tebrik edebilir, ödüllendirebiliriz. Burada amaç, çocuklara farz olmadığı halde oruç tutturmak değil, oruç ibadetini kavratabilmek, sevdirmek ve alıştırmaktır. İçinde bulunduğumuz rahmet iklimini çocuklar, acı bir ilaç gibi değil, bir zevk olarak algılamalıdır.”
Okul öncesi yaşlardaki çocuklara oruç tutturmanın uygun olmadığını da belirten Prof. Dr. Aydın, ”Sahura kaldırılabilir, 2-3 saatlik veya yarım günlük denemeler yaptırılarak tam gün tutmuşcasına sevindirilebilir. 7-10 yaşlarındaki çocukların sağlık durumları müsaitse hiç olmazsa birkaç gün oruç tutturulabilir. 10-13 yaşlarda ise oruç ibadeti daha ciddiye alınmalıdır. Çünkü bu yaşlar ergenliğin başlangıcıdır ve artık ibadet sorumluluğu da başlamaktadır” dedi.
Çocuklar ‘Niçin oruç tutmalıyım?’ diye sorduğunda ‘Allah böyle emrettiği için’ şeklinde bir cevap vermek yerine, onlara oruç ibadeti hakkında bilgi verilmesi gerektiğini de aktaran Prof. Dr. Aydın, şöyle devam etti: ”Orucun kazandırdığı irade, sabır, kendine hakim olma, öz denetim, paylaşma, sahip olunanların değerini anlama, şükretme gibi önemli özellikleri açıklanmalıdır. Elbette bunu sadece lafla değil, önce kendimiz yaşayarak anlatmalıyız. Çocuklarımıza ramazan ayında, pek çok yönden diğer zamanlardan daha iyimser ve şefkatli bir ortam sunmak için çabalamalıyız. Bu güzel rahmet ayında çocuklarımıza karşı asla, sinirli, telaşlı, hoşgörüsüz davranmamalıyız. Aksi durumda ibadetlerin insan üzerinde uyandırdığı ulvi güzel duygu ve düşünceleri onlara kabul ettirmekte hiç şansımız kalmayabilir. Çocuklar, annelerinin sabahtan akşama kadar iki ayağı bir pabuca girmişcesine telaşlı hallerine bakıp, orucun mükafatını sadece iyi bir akşam ziyafeti olarak algılamamalıdır. Çocuktan, bir yetişkin olgunluğu da beklenmemelidir.”