Kurtuluşun Nişanı: İstiklal Madalyası ve Bağımsızlık Uğruna Savaşan Kadınlar ve Fedakâr Annelerin Destanı!

Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli sembollerinden biri olan İstiklal Madalyası, Kurtuluş Savaşı’nda (1919-1923) gösterilen kahramanlıkların hatırasını yaşatmak için hazırlanmıştır. Bu madalya, sadece bir ödül değil, vatan uğruna canını ortaya koyan askerlerin, cephe gerisinde mücadele eden sivillerin ve özellikle fedakâr Türk kadınının kahramanlıklarını ölümsüzleştiren bir onur nişanesidir.
Peki, İstiklal Madalyası’nın ortaya çıkış süreci nasıl gelişti? Kimler bu madalyaya layık görüldü? Neden bir kadın figürü madalyada ölümsüzleştirildi? Gelin, tüm detaylarıyla bu önemli nişaneyi inceleyelim…
Kurtuluş Savaşı’nın(1919-1923) ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), vatan için canını ortaya koyan kahramanları onurlandırmak amacıyla bir madalya verilmesi gerektiğine karar verdi. 29 Kasım 1920’de İstiklal Madalyası Kanunu kabul edilerek resmileştirildi. Madalya, yalnızca savaş meydanında kahramanlık gösteren askerlere değil, aynı zamanda cephe gerisinde büyük katkılar sunan sivillere de verilmek üzere tasarlandı. Böylece, Kurtuluş Savaşı’nın sadece orduların değil, tüm milletin omuz omuza verdiği bir mücadele olduğu vurgulanmıştır.
1 Kasım 1926 tarihine kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce verilmiş olan İstiklâl Madalyaları’nı, bu tarihten sonra müracat edenlere Millî Savunma Bakanlığı vermektedir. İstiklal madalyaları Toplam 95.261 kişiye verilmiştir.
İstiklal Madalyası’nın Tasarım Hikayesi
Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesinin ardından İstanbul Darphane Müdürlüğü tarafından İstiklal Madalyası için tasarım yarışması gerçekleştirdi. Yarışmaya katılan tasarımlar Rauf Bey (Orbay) başkanlığındaki kurulca değerlendirildi ve tasarımlar arasından Mesrur İzzet Bey’in çalışması 9 Ocak 1923’te birincilikle seçildi.
Madalya tasarımında, savaşla doğrudan ilgili asker ve silah figürleri yerine, cepheye kağnı ile cephane taşıyan Anadolu kadınının tasvir edilmesi dikkat çekicidir.
Kağnı çeken kadın figürü, Kurtuluş Savaşı sırasında cephe gerisinde büyük fedakârlık gösteren Anadolu kadınlarını simgelemektedir. Kadınların, savaş boyunca cepheye mühimmat ve erzak taşıyarak cephedeki askerlerin lojistik ihtiyaçlarını karşılamadaki hayati rolünü yansıtır. Özellikle Şerife Bacı ve Halime Çavuş gibi kahraman isimler, bu fedakârlığın somut örnekleri arasında gösterilir.
Bu tasarım, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin sadece cephede savaşan askerlerle değil, tüm halkın ortak emeğiyle kazanıldığını vurgulayan önemli bir sembol olarak tarihe geçmiştir.
Anadolu kadını, yalnızca cepheye lojistik destek sağlamakla kalmamış, çocuklarını büyütmüş, ailesini ayakta tutmuş ve aynı zamanda milletin geleceğini inşa etmiştir. Bu yüzden, madalyadaki kadın figürü, yalnızca bir ferdin değil, bir ailenin ve dolayısıyla tüm milletin mücadelesini simgeleyen evrensel bir sembol olarak kabul edilmiştir.
İstiklal Madalyası’nın Yüzeyi Ne Anlatıyor?
Madalya’nın Ön Yüzeyi
Ön Yüzeyinde; Tam ortada TBMM binası yer alırken, onun hemen arkasında bulunan güneş ve ışınlar zafer ve barışı simgelemek içindir. Yanlarda da o zamanki Ankara şehrinin camii ve evleri gösterilmiştir. TBMM binasının sağ altında; Meclisin açılış tarihi olan 23 nisan, sol alt kısımda ise İstiklal Madalyası yasasının çıkış tarihi olan 1336 tarihleri yer alır. Meclis binası altında bulunan dünya haritası bilgiyi ifade eder. Burada görülen orak ve tırpanlar tarımın önemini vurgulamak içindir. Meşe dalları da barışı simgelemek amacıyla betimlenmiştir. En alt kısımda yer alan kağnı çeken Türk kadını, Kurtuluş Savaşı’ndaki kadın emeğini ve fedakârlığını ölümsüzleştiren en güçlü sembollerden biridir.
Madalya’nın Arka Yüzeyi
Madalyanın arka yüzünde ay ve yıldız içinde bir Türkiye haritası yer alır. Türkiye’nin merkezinde meclisin de bulunduğu kent Ankara, Türkiye’nin kalbi olarak bir yıldız biçiminde ifade edilmiştir. Ankara’dan yayılan ışınlar, batıdan doğuya tüm şehirlere ulaşır. Bu ışık Misak-ı Milli sınırlarına kadar her yeri aydınlatmaktadır. En alt bölümde, 1Teşrinisani 1338 (1 Kasım 1922) tarihi verilmiştir.
İlk İstiklal Madalyaları Kimlere Verildi?
İlk madalyanın 70. Piyade Alayı Komutanı Yarbay Hafız Halit Bey’in 12 yaşındaki kızı Nezahat’a verilmesi önerilse de bu gerçekleşmemiştir. Nezahat’ın, babası Halit Bey’le birlikte Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak cephede bulunmuş olması önde gelen ödüllendirme gerekçesidir.
2013’te, dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Nezahat Onbaşı için geciken madalyayı hazırlattı. Dolmabahçe Sarayı’ndaki törende, “Cesur Anadolu kadını Nezahat Baysel’e borcumuz vardı. Gecikerek de olsa onu yerine getirdik” dedi. Böylece madalya Nezahat Onbaşı’nın torununun kızı Gizem Ünaldı’ya verildi. Bir numaralı İstiklâl Madalyası hem milletvekili hem de savaşan asker sanıyla Yusuf İzzet Paşa’ya yeşil-kırmızı kurdeleyle sunulmuştur. Kurtuluş Savaşı boyunca dağıtılan madalya sayısı 1570’tir. Madalya, belirtilen özel kanuna göre sağ göğüs üzerinde taşınmalıdır.
İstiklal Madalyası ve Türk Kadın Kahramanlar
Kurtuluş Savaşı, sadece cephede çarpışan askerlerin değil, vatanı için canını dişine takan nice kahraman Türk kadınının da destanıdır. Kağnısıyla cephane taşıyan Şerife Bacı, cepheye omuz omuza mermi yetiştiren Tayyar Rahmiye, düşmana korku salan Gördesli Makbule ve daha niceleri… Bu mücadele, evlatlarını sırtına alıp cepheye koşan, tarlasında çalışırken sırtında tüfek taşıyan, vatan toprağını çiğnetmemek için namlusunu düşmana doğrultan annelerin zaferidir.
Onlardan biri, Halide Edip Adıvar’dı. İstanbul’un işgaline karşı halkı harekete geçirmek için yaptığı konuşmalarla, cephede askerlerle omuz omuza yürüdü.
Bir diğeri, Fatma Seher Erden (Kara Fatma). O, sadece bir kadın değil, bizzat bir komutandı. 300 kişilik birliği ile düşmana korku saldı. Kendi elleriyle silah kuşandı, savaş meydanında Türk kadınının kahramanlığını tarihe kazıdı. Kadınların sadece cephe gerisinde değil, savaş meydanında da var olabileceğini kanıtladı.
Çete Ayşe, Çanakkale’de şehit düşen eşinin ardından vatan savunmasına katıldı. Elmas küpelerini satarak bir tüfek aldı ve savaşa katıldı.
Bu yüzden, İstiklal Madalyası’nda bir kadın figürünün bulunması tesadüf değil. O madalyanın üzerine işlenen figür, yalnızca bir silüet değil, savaşın en soğuk günlerinde elinde mermiyle yürüyen, yarasını sarmadan cephaneyi yetiştiren, savaşın en zor anında bile vatanı için direnen kadınların bir yankısıdır. Çünkü bu toprakların bağımsızlığı, yalnızca tüfek tutan ellerin değil, kağnısının izleri karla kaplanan, ayağındaki çarığı kanayan, sırtında cepheye erzak taşırken kucağında evladını da büyüten, vatanı için hem savaşan hem de yeni nesilleri yetiştiren fedakâr annelerin ve kadınların mücadelesiyle kazanılmıştır.
Bugün bizlere düşen en büyük görev, onların mirasını nesilden nesile aktarmak, adlarını unutturmamak ve hak ettikleri değeri onurlandırmaktır. Çünkü bu toprakların kurtuluş destanı, yalnızca bir milletin değil, bir ana yüreğinin, bir kız çocuğunun, bir cephe gerisi kahramanının da mücadelesidir.
Kaynak
istdergi.com
Uzun Aydın, D. (2023). Sanatsal Gösterge ve Estetik Dil (1. baskı).