Kalabalık Yalnızlık ve Aile Bağları: Psikolog Elif Zahide Gök’le Röportaj
Psikolog ve ilahiyatçı Elif Zahide Gök, Türk Dil Kurumu tarafından 2024 yılının kelimesi seçilen “kalabalık yalnızlık” kavramı üzerine Aile Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu. Gök, modern çağda yalnızlığın birey ve aile üzerindeki etkilerini, sosyal medyanın yanıltıcı bağlılık hissini ve bu süreçte güçlü aile bağlarının nasıl korunabileceğini bizlerle paylaştı.
“Sosyal Medya Bizi Kalabalıklar İçinde Yalnızlığa Çekiyor”
Türk Dil Kurumu, 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladı. Oylamaya değer bulunan kelimeler arasında “kalabalık yalnızlık”, “merhamet”, “yabancılaşma”, “algoritma”, “yozlaşma”, “yapay zekâ” ve “dijital yorgunluk” yer alıyordu. Yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı halk oylamasında ise “2024 Yılının Kelimesi/Kavramı” olarak “kalabalık yalnızlık” seçildi. Siz, bu kavram hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet, bunu ben de takip ettim. Tahmin ettiğimiz bir sonuç aslında. Çünkü biz bunu çok uzun zamandır söylüyoruz. İnsanların birbirleriyle paylaşımı azalmış durumda. Paylaşım denildiğinde insanlar hemen Instagram, Reels, TikTok gibi sosyal medya paylaşımlarını düşünüyor. Halbuki kastettiğimiz bu değil. Sosyal medyada kendimizi göstermek paylaşım gibi algılanıyor ama gerçekte bu, bizi kalabalıklar içinde yalnızlığa çekiyor.
Bu çok endişe verici bir durum. Hatta malumunuz, İngiltere ve Japonya gibi ülkelerde Yalnızlık Bakanlıkları kuruldu. Yalnızlığın, ekonomi kadar önemli bir sorun olduğunu kabul ediyorlar. Ancak biz bir ülke olarak şanslıyız, çünkü ailenin önemi konusunda farkındalığımız var ve bu bağların nasıl güçleneceğini tartışıyoruz. Tabii şu da var; Yalnızlık çok kötü bir şey mi? Yoksa insanın yanında olması gereken, kabul edilmesi gereken bir durum mu? Bu soruları da sormak gerekiyor.
Bireyin yalnızlık hissi, dışarıdan yani çevresel faktörlerden mi yoksa kişinin kendi içsel durumundan mı daha çok etkileniyor? Hangi faktörler daha baskın?
Bence bu işin hem dış hem de iç faktörleri var. Ama genelde çevresel faktörler bizi daha çok etkiliyor. Mesela sosyal medyada başkalarının yaşadığını gördükçe, “Ben neden böyle değilim?” hissine kapılıyoruz. Halbuki o görülenler ne kadar gerçek, bilmiyoruz. İçsel faktörler de var tabii…Yalnızlık, ölüm gibi kolektif bir korku. Ama bunlarla başa çıkmayı öğrenmek mümkün.
“Takipçi ve Beğeni Sayıları “Kalabalık” Oluşturuyor”
Kalabalık içinde yalnızlık hissiyle baş etmek için insanlar neler yapabilir? Psikolojik olarak bu duyguyu hafifletmenin yolları var mı?
Tabii ki yolları var. Birincisi, kendi çevremize bakmamız gerekiyor. Kimlerle zaman geçiriyoruz? O insanlar bize iyi geliyor mu? Akşam eve döndüm ve “Bugün iyi bir gündü” diyebiliyorsam, doğru insanlarla zaman geçiriyorum demektir. Ama kendimi tatsız hissediyorsam, belki de o insanlar bana uygun değildir. Kendi içimizi de dinlemeliyiz: Ben karşıma ne katıyorum, onlar bana ne katıyor?
Bugün, sosyal medya çok yaygın ve insanlar çevrimiçi dünyada sürekli etkileşim halindeler. Takipçi ve beğeni sayıları bir nevi ‘kalabalık’ oluşturuyor. İnsanlar daha fazla bağlı olduklarını düşünüyor ama daha yalnız mı oluyorlar?
Kesinlikle. Sosyal medya kalabalığı yanıltıcı bir bağlılık hissi yaratıyor. Herkes mutlu, herkes sosyal gibi görünüyor ama bu bir illüzyon. Gerçekte herkes birbiriyle yüzeysel bir iletişimde ve bu da insanı yalnızlığa sürüklüyor. Gerçek bir paylaşımın yerini maalesef alamıyor.
“Herkes Kendini Ait Hissettiği Bir Aile Ortamında Daha Güvenli ve Mutlu Hisseder”
Birçok insan, aynı evde ailesiyle yaşasa da yalnızlık hissi yaşayabiliyor. Bu, aile içindeki ilişkilerde bir eksiklik mi var? Aile üyeleriyle aynı evde olmak bile insanın yalnızlık duygusunu engellemiyor. Neden?
Aile içinde gerçek anlamda dinlemek eksik. Herkes birbirini eleştiriyor ama kimse gerçekten karşıdakini anlamaya çalışmıyor. Bu da aile bireylerinin kendini dışlanmış hissetmesine neden oluyor. Halbuki eleştiriden uzak bir çevre oluşturulursa, insanlar kendilerini daha ait hisseder. Bu durum; aile bireylerinde stres, depresyon ve iletişim sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle profesyonel yardım almak çok önemli. Bir uzman desteğiyle hem bireyler hem de aile yapısı yeniden düzenlenebilir. Doğru iletişim yolları öğrenilerek aile bağları yeniden güçlendirilebilir.
Dinleme becerisi burada çok kritik. Aile bireyleri birbirlerini eleştirmeden, yargılamadan dinlemeyi öğrenmeliler. Empati kurmak da bir diğer önemli nokta. Herkes kendini ait hissettiği bir aile ortamında, daha güvenli ve mutlu hisseder. Bu, aile bağlarını güçlendiren temel şeydir.
“Kendi Dünyamızı Anlamadan Başkalarıyla Anlamlı Bir Bağ Kuramayız”
Son olarak, yalnızlık ve kalabalık yalnızlık hakkında vermek istediğiniz bir mesaj var mı? İnsanlar yalnızlıkla başa çıkarken, kendilerini ve çevrelerini nasıl daha iyi anlayabilir?
İnsanlar önce kendilerini tanımalı ve anlamalı. Kendi dünyamızı anlamadan başkalarıyla anlamlı bir bağ kuramayız. Ve unutmayalım, yalnızlık her zaman kötü bir şey değildir. Bazen kendi içimize dönmeye, kendimizi dinlemeye ihtiyacımız vardır. Yalnızlıktan kaçmak yerine onunla barışırsak, hem kendimize hem de çevremize daha faydalı olabiliriz.
Röportajı Gerçekleştiren: Aile Gazetesi Editörü Gamze Annak