Günümüz Koruyucu Aile Sistemine Bir Örnek
Hayatlarıyla her çağda insanlığa yol gösteren peygamberler, kulluğun nasıl ifa edileceğini öğrettikleri gibi insani yönleriyle de bizlere en güzel örnektir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de ailevi konular da dâhil pek çok mesele peygamber kıssalarına konu olmuştur.
Günümüz Koruyucu Aile Sistemine Bir Örnek
Zekeriyya peygamberin kıssası hamisi olduğu Hz. Meryem ve kabul olmuş duası oğlu Hz. Yahya özelinde Kur’an kıssaları arasında yetimin himayesi, evlat hasreti, duanın usulü gibi konuları ile öne çıkmaktadır. İsrailoğullarına gönderilen Hz. Süleyman’ın soyundan gelen elçilerden biri olan Hz.Zekeriyya, Kur’an’da altı kez ismen zikredilmiştir. Filistin bölgesinde yaşayan, Beytü’l-makdis’in hizmetinde, Tevrat nüshalarını yazan, okuyan, salih kullardandır.
Kur’an’da Koruyucu Aile ve Çocuk Koruma: Hz. Meryem ve Hz. Zekeriyya Örneği
Kur’an-ı Kerim’de ismiyle anılan yegâne kadın, mabede adanmış ve Cenab-ı Hakk’ın kelimesi, Hz. İsa’nın annesi olan Hz. Meryem’in teyzesi, Harun’un soyundan gelen dindar bir kadın olan Îşâ’nın eşidir Zekeriyya Peygamber. Bu nedenle Meryem sütten kesildikten sonra Hz. Harun’un neslinden din adamlarının bulunduğu mabede getirildiğinde onun kendi himayesinde büyümesi isteğini dile getirir. Mabet ehlinden herkes onu himaye etmek isteyince kura yoluyla çözüme gidilir. Kurayı Zekeriyya (a.s.) kazanarak Allah’ın izniyle dileğine nail olacaktır. Kıdemli ve saygı duyulan bir din adamı olan İmran’ın yetimi Meryem, Beytü’l-makdis’te eniştesi Zekeriyya Peygamber’in himayesinde yetişerek bu manada bir mabette korunan ilk kız çocuğu olma özelliğine sahiptir. Sebebi ne olursa olsun korunma, himaye edilme gereksinimi olan her çocuk, ehil ellerde muhafaza olunmalıdır. Bu bağlamda Hz. Zekeriyya ve Hz. Meryem hakkında Kur’an’da konu edilen husus, günümüz koruyucu aile sistemine bir örnek teşkil etmektedir. Zira çocuklar duygusal, bedensel, sosyal ve ruhsal açıdan korunup gözetilmeye muhtaç birer emanettir Rabb’imizden. Elbette aslolan öz aile yuvasının sıcaklığında sevgiyle, şefkatle, merhametle yetişmesidir çocukların. Ancak bu durum her zaman, her çocuk için mümkün olamayabilir.
Peygamberimiz (s.a.s.) ve Yetimlik: Himaye, Dualar ve İmanın Birleşimi
Kendisi de bir yetim olan Allah Resulü (s.a.s.), annesinin vefatından sonra önce dadısı Ümmü Eymen ardından dedesi Abdulmuttalip ve amcası Ebu Talib’in hanesinde/himayesinde büyüyüp serpilmiştir. Hz.Meryem’in teyzesinin eşinin, Resûlullah’ın (s.a.s.) dedesinin ve amcasının, Hz. Ali’nin ise amcaoğlu Hz. Muhammed’in (s.a.s.) himayesinde bir süre geçirmiş olmaları, en başta yakın akrabalarının, muhtaç olduğunda bir çocuğa hanesini açmasının, onun ihtiyaçlarını gidererek sahip çıkmasının, inancımızın, değerlerimizin bir parçası olduğu gerçeğini hatırlatır. Üstelik Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), iki parmağını göstererek, “Ben ve yetimi kollayan kişi, cennette böyle yan yanadır.” müjdesi, Allah’ın en sevdiği evin, içinde bir yetimin hoş tutulduğu ev olduğunu, Cenab-ı Hakk’ın topluma bir emaneti olan yetimlerle ilgilenen kişilerin, geceleri nafile namaz kılan, gündüzleri oruç tutan ve canını hiçe sayarak Allah yolunda cihat edenlerin tamamının ecrini de hak ettiğini buyurması, meselenin Peygamberimiz (s.a.s.) nezdinde de önemini ortaya çıkarmaktadır. Meryem’in himayesi aynı zamanda Hz. Zekeriyya’nın evlat hasretinin bir tezahürü olan dualarına sebep teşkil etmektedir. Çünkü her ne zaman mabette Meryem’e tahsis edilen odaya girse, çeşit çeşit nimetler görüp hayretler içerisinde nereden geldiğini sorduğunda “Allah tarafından” geldiği karşılığını alırdı.
Bu nimetleri harikulade bir şekilde ikram eden Allah Teâlâ’nın kudretine sığınan Zekeriyya’nın (a.s.) dilinden oracıkta şu dua döküldü: “Rabbim, bana katından tertemiz bir nesil ihsan eyle! Kuşkusuz sen duaları en güzel şekilde işitensin.” Böylelikle Zekeriyya Peygamber’in hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu. Çocuk Allah’ın bir nimeti ve imtihanıdır elbet. O, dilediğini evlat sahibi yaparak nimetlendirirken dilediğini de evlat vermeyerek imtihan eder. Kula yaraşan da Allah’ın verdiğine de vermediğine de layıkıyla şükretmek olmalıdır. Zira kulluğumuzun sınandığı imtihanlar, sabırla ve şükürle aşılarak bizleri Cenab-ı Hakk’ın rızasına ulaştıracaktır. Allah’ın kudreti karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesi anlamına gelen dua, kulun Rabbi ile arasındaki en özel bağdır, Allah’ın kullarına rahmet ve şefkatinin eseridir. Kim bilir makbul bir duanın hangi vasıflara haiz olması gerektiği açısından ipuçları niteliğindeki bu ayetler belki de Rahman’a arz ettiğimiz dualarımızın kabulüne bir kapı aralayacaktır. Zekeriyya Peygamber’in “Rabbim varislerin en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma.” niyazı, adı Allah (c.c.) tarafından konulan Yahya’nın müjdelenmesi, elbette onun Rabb’ine olan inancının sağlamlığını, ümidini diri tuttuğunu göstermektedir. Zira Allah Resulü (s.a.s.) “Allah’a kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.” buyurmakla ümitli olmanın makbul bir duada önemli bir etken olduğunu vurgulamaktadır. Duasını alçak sesle yaptığından bahseden ayet ise Cenab-ı Hakk’a yakarışın, mütevazı bir şekilde yapılmasına işaret etmektedir. “Rabbim, ben sana ettiğim dualarda hiç eli boş dönmedim.” sözleriyle Zekeriyya (a.s.), duasının kabulüne karşı hissettiği o güçlü inancı da ifade etmiştir.
Hz. Yahya’nın Müjdesi ve Hz. Zekeriyya’nın Duaları: İnanç, İstek ve Teslimiyet
Üstelik tertemiz bir zürriyet nasip etmesini, kendine halef ve Yakup hanedanına bir varis bağışlamasını dilemesi, kendisinden sonraki nesillerin iyiliğini düşünerek duada kapsayıcı ve de niyazında ısrarcı olduğunu göstermektedir. Bu hususta Peygamberimiz ’den (s.a.s.) bir diğer rivayette şöyle aktarılmıştır: “Sizden biri dua ettiğinde, “Allah’ım dilersen beni affet!” demesin. Kararlı, azimli bir şekilde ısrarla dua edip istesin. Zira hiçbir şeyi vermek Allah’a güç gelmez.” . İlgili ayetlerde bu dualara karşılık Yahya’nın müjdelendiği haberi, onun vasıflarıyla birlikte art arda zikredilmiştir. Peki, nedir bu vasıflar? İlki, Allah’tan gelen kelimeyi/Hz. İsa’yı doğrulayıcı olmasıdır. Çünkü Hz. İsa ile Hz. Yahya teyze çocuklarıdır ve onu ilk tasdik edenin Hz. Yahya olduğu rivayet edilmiştir. “Seyyid” ve “efendi” olması da bir diğer özelliğidir. Yani dinî konularda topluma yön veren, öncülük eden, saygı duyulan biri olmasıdır. Nefsine hâkim, salih kullardan bir peygamber olarak da ayette nitelendirilmiştir Hz. Yahya. Bütün bu vasıflar yine Zekeriyya’nın (a.s.) “Rabbim onu rızana erdir.” diye duasına eklemesinin bir tezahürü olsa gerek. Aslında kendisinin de ifade ettiği gibi Hz. Zekeriyya ve eşi ebeveyn olma sebeplerine sahip değilken evlat müjdesine muhatap olmaları, onun şaşırmasının ve bir alamet istemesinin ana nedenidir. Ama bunlar duasının karşılığını imkânsız gördüğü için değil, bu müjdeyi şükre, ibadete vesile kılmak ve kalben mutmain olmak içindir. Nitekim Rahman “… o bana kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım.” (Meryem, 19/9) buyurduğu gibi Allah’ın iradesi tecelli ettiğinde (Bakara, 2/117) meydana gelmeyecek bir hususun varlığından şüphe olunmayacağını bilen, buna inan biridir Zekeriyya (a.s.). Zekeriyya Peygamber’e duasının kabul edildiği haberinin verildiği Enbiya suresi 90. ayette onun, eşinin ve oğlunun hayır işlerinde koşan, umarak ve korkarak Allah’a yalvaran, Allah’a karşı derin saygı içinde olan kimseler olarak bahsedilmesi, ailece iyilik eksenli, güzel ahlaklı olduklarına dair birer emaredir.
Hz. Yahya’nın Vasıfları ve Aile İlişkilerindeki Önemi: Bir Dua ve İnanç Hikayesi
Zikredilen özelliklerin her kulda bulunması Allah ve Resulü tarafından tavsiye edilen nitelikler olup duanın kabulüne ve de makbul duanın şükrüne de bir vesiledir. Allah Teâlâ’nın Yahya’yı (a.s.) hikmet sahibi, şefkatli, temiz ruhlu, kötülüklerden çok sakınan, anne babasına çok iyi davranan, zorba ve asi olmayan (Meryem, 19/12- 14) biri olarak zikretmesi bir evlatta istenilecek özelliklerin başında yer almaktadır. Allah Teâlâ’ya salih/saliha evlat yakarışının birer açılımı olarak değerlendirebileceğimiz bu özellikler her anne babanın hayali/temennisidir. Hz. Yahya’nın bu vasıfları aynı zamanda ebeveyn-çocuk ilişkisinde dikkat edilmesi gerekli hususlar olarak da karşımıza çıkmaktadır. Çünkü anne baba ile evlatları arasındaki sağlam bağların inşası ve korunması, zikredilen ahlaki değerlerin yaşanması ile yakından ilgilidir. Aksi ise cennet misali olması niyeti ile kurulan ailede, huzurun yok olmasına, yüreklerden merhametin silinmesine neden olarak aile bireyleri arasında çatışmanın fitilini ateşleyebilir. Özetle “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” (Zümer, 39/53) ayet-i celilesinin en canlı örneklerinden birinin anlatıldığı Zekeriyya Peygamber’in bu kıssası yetimi gözetmenin erdemi; içtenlikle, sabırla, Allah’a sığınmanın, yakarmanın, özlenen/beklenen dileklere kavuşmanın aracısı olduğu noktasında tüm insanlığa güzel bir örneklik teşkil etmektedir.
Sebebi ne olursa olsun korunma, himaye edilme gereksinimi olan her çocuk, ehil ellerde muhafaza olunmalıdır. Bu bağlamda Hz. Zekeriyya ve Hz. Meryem hakkında Kur’an’da konu edilen husus, günümüz koruyucu aile sistemine bir örnek teşkil etmektedir. Zira çocuklar duygusal, bedensel, sosyal ve ruhsal açıdan korunup gözetilmeye muhtaç birer emanettir .