‘Eşcinsellik doğuştandır’ yalanı nasıl ortaya çıktı?

28.08.2022
A+
A-
‘Eşcinsellik doğuştandır’ yalanı nasıl ortaya çıktı?

Yeni Şafak LGBT dosyasını açıyor. ‘Onur’ adı verdikleri yürüyüşleriyle meşruiyet kazanmaya çalışan, ilan ettikleri günü önce haftaya sonra da tüm haziran ayına yayan, kendilerine saygı duyulması iddiasıyla kitaplarda, filmlerde, sokaklarda ve her alanda propagandalarını yaparak çocuklara dahi cinsiyetsizliği dayatan LGBT aktivizminin iddialarını, alanında uzman ve cesur 6 isim Yenisafak.com’a verdiği röportajlarında bilimsel açıklamalarıyla yalanladı.

Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada başta çocuk ve gençler olmak üzere toplumlar, LGBT aktivizminin propagandasına maruz kalıyor. Verilere göre eşcinsel eğilime sahip insan sayısında ciddi bir artış söz konusu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Dr. Mustafa Merter, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akın ve Dr. Şöhret Karaduman, eşcinselliğin toplumların ikna edilmeye çalışıldığı gibi doğuştan olduğunu değil, sonradan meydana geldiğini ve eşcinsellik geninin olmadığını açıkladı.

Eşcinsellik doğuştan mı gelir, sonradan mı ortaya çıkar?

EŞCİNSELLİK DOĞUŞTAN DEĞİLDİR

Prof. Dr. Zeki Bayraktar: Eşcinselliğin genetik olduğuna, doğuştan olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Aksine, bunun böyle olmadığına dair kanıtlar vardır. 1970’li yıllardan itibaren birçok kanıt vardır, fakat en son 2019 yılında bu konuda yapılmış en kapsamlı yayın Science Dergisi’nde yayınlandı. Amerika, İngiltere ve Kanadalı bilim adamları öncülüğünde yapılan ve yaklaşık 500 bin kişinin 477 bin yani yaklaşık 500 bin kişinin genetik verileri ve cinsel yönelimleri incelendi ve şu sonuç ortaya çıktı. Diyor ki, “Eşcinsellik geni diye bir şey yoktur. Genetik faktörler cinsel yönelimler ve cinsel davranışlarda belirleyici değildir. Çok minimal bir etkileri vardır, %1’lik bir nüfusta bazı etkiler var ama o %1’lik nüfusta bile etkili olamıyor.”

Ganna, bir telekonferans sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan ekibin neden böyle bir çalışma yapmak istediklerine dair sorulan soru üzerine, bu konudaki önceki araştırmaların çoğunlukla sağlam sonuçlar sunmadığını belirtti:

Önceki çalışmalar küçük ve zayıftı. Bu yüzden geniş bir uluslararası konsorsiyum oluşturup yaklaşık 500 bin kişinin verilerini toplamaya karar verdik. Bu daha önce bu konuda yapılan çalışmalardan yaklaşık yüz kat daha büyük bir oran.

Prof. Dr. Bayraktar: 6 aylık bir bebekte örneğin, 6 aylık bir bebek, kendisinin erkek mi kız mı olduğunu bilebilir mi? Yani cinsiyet olgusu ile ilgili bir bilgisi var mıdır? Yoktur değil mi? Bu bilinç ne zaman oluşmaya başlıyor? Bu bilinç, bir yaşından itibaren başlıyor 3 yaş arasında, ortalama 2 yaşına gelen her çocuk artık cinsiyet kavramını algılıyor. Erkek ve kız diye 2 cinsiyet olduğunu algılıyor, kendisinin ve çevresindekilerin de hangi cinsiyete ait olduğunu algılamaya başlıyor. Buna biz ‘Cinsiyet Kimliği’ diyoruz veya bir diğer adıyla ‘Psikolojik Cinsiyet’ diyoruz. Her biyolojik cinsiyet, kendi cinsiyetine uygun cinsiyet kimliğini geliştiriyor. Bunu nasıl geliştiriyor? 1-3 yaş arasında kendi cinsinden olan ebeveynini modelleyerek.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Eşcinsellik kesinlikle doğuştan değil, sonradan öğrenme ile ilgili ve sosyal bir sorundur. Bir çocuk üç şeyi örnek alır. Anneyi babayı bir de anne babanın ilişkisini. Bu üçü bir ailede sağlıklıysa çocuk böyle durumlarda yanlış rol model seçmeye yönelmez. Mesela en çok rastladığımız bir şey ki Freud bunu tespit etmiş çok haklı olarak, mesela Freud’un önemli tarihi tespitlerinden bir tanesidir o, cinsel kimlikle transseksüel veyahut eşcinsel o ayrımı yapmadan söylüyor bunu, aşırı koruyucu sevgi veren dominant bir anne baskın bir anne, zayıf uzak babalık rolü yapmayan bir baba varsa çocukta bunun cinsel kimlik bozukluğunun cinsel patolojinin çıkacağını söylüyor ve gerçekten de biz vakaları araştırıyoruz, çocuklar ablalar arasında büyüyor teyzeler arasında büyüyor baba ortada sadece maddi ihtiyaçları karşılayan birisi gibi erkek çocuk bile olsa veyahut da kız çocuk da olsa bazı kız çocukları da babayla özdeşim kuruyor. Baba tam tersi oluyor, anne itici eleştirici bir anne oluyor çocuk böyle durumlarda erkek gibi davranmak daha çocuğun öğrenilmiş davranışı oluyor.

Dr. Mustafa Merter: Sevgi veren zaman ayıran, çocuğuyla müşterek bazı şeyler yapan. Bakın içinde yaşadığımız şu performans odaklı toplumda, ne annelerin annelik yapma zamanları var ne babaların babalık. Bir ara bir kitap yayınlandı Amerika’da ‘Annesiz ve Babasız Amerika’ diye. Çocuk kimlerin eline kaldı? Psikologların eline kaldı, psikiyatrilerin eline kaldı. Bilmem nelerin eline kaldı. Yani çocukla beraber müşterek iki tarafın da haz alacağı bazı aktiviteler, mesela erkek çocuk baba ile bir özdeşleşme ihtiyacı var. E ne yapacaksın? Onun sevdiği sporu mesela babası beraber yapabilir.

Dr. Şöhret Karaduman: Çocuklar genelde belirli bir yaşa kadar anneyle belirli bir yaş 5-6 yaştan sonra o bağlanma baba ile olması gerekiyor. Çünkü baba çocuk için ete bürünmüş erkektir. Yani erkekliği sembolize eder. Babasıyla özdeşleşmeyen çocuk belirli bir yaştan sonra tabii ki farklı farklı davranışlar farklı uyumsuzluklar ortaya çıkabilir.

Prof. Dr. Sefa Saygılı: Kimse eşcinsel doğmaz, daha sonra ortaya çıkar. Herhangi bir eşcinsellik ile ilgili hormonal farklılık yoktur, genetik farklılık yoktur, kromozomal farklılık yoktur. Bu tamamen kişinin yönelimidir. Bu normalden bir sapmadır. Normal, fıtrata uygun bir durum değildir. Yaratılışa aykırı bir durumdur. Baba yoksa, özellikle günümüzde büyük bir problem bu. Boşanmalar artıyor, anne baba evlilik olmadan gayri meşru çocuklar artıyor. Burada da çocukları %70-80 oranında anneler büyütüyor. Yani babalar yok. Eskisi gibi kardeşler de fazla değil, geleneksel aileler de yok, baba olmadığı zaman yerini alacak büyük baba dayı büyük abi gibi şeyler de yok. Şimdi insanlar apartmanlarda kutu gibi dairelerde yaşıyorlar. Bir erkek modeli göremiyor çocuk, erkek modeli göremediği için yine kimliğini annesine bakarak ona benzeterek, geliştirebiliyor. Bu da bir başka problem.

Bayraktar: Annesi veya babasıyla özdeşim kuramayan bu çocuklar, ergenlik döneminden sonra büyük oranda eşcinsel veya transseksüel oluyorlar. Çocukluk döneminde cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocukların %75’i transseksüel, biseksüel ve homoseksüel veya aseksüel oluyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.