Modern eğitim krizi: “Ebeveynsiz Eğitim”
Eğitimde ebeveyn katkısının geçmişe göre daha önemli olduğunu vurgulayan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Arıcı, makalesinde modern eğitim sisteminde “Ebeveynsiz Eğitim” krizini ele aldı.
Modern eğitim krizi: “Ebeveynsiz Eğitim”
Ebeveynsiz eğitimin anne karnından başladığı söylenebilir. Çünkü başta anne ve baba olmak üzere aile fertleri çocuğun daha doğmadan anne sesini duyduğu hatta tanıdığı bilgisinden habersizdir. Dahası çoğu aile bireyleri çocuğa doğduğu ortamda, sevgi ve saygı temelinde iyi ve mutlu bir yuva sunulmasının çocuğun geleceğinin inşasında önemli bir yere sahip olduğunu da bilmez. Aynı şekilde bunlar aile ortamında çocuğa sunulan olumsuz iletişim biçimlerinin zararlarının da farkında değildir.
Ebeveynsiz eğitimde değişen / bozulan ve bir türlü düzelmeyen eğitim anlayışımız kadar modern (!) toplum, aile ve insan anlayışımızın da payı olduğunu göz ardı edemeyiz. İster okul ve öğretmen kaynaklı, ister ebeveyn kaynaklı olsun her şeyden evvel bu meselenin mesuliyet-samimiyet-şahsiyet kavramları ekseninde ele alınmasının gerektiği söylenebilir.
Ebeveynlerin çocuklarına kazandırması gereken ilk değerler
Türk – İslam geleneğinde ise ebeveynler, çocuk eğitiminin merkezinde yer almıştır. Çünkü çocuklar, anne babaya verilmiş ilahi bir emanet olarak kabul edilmiş ve ailedeki eğitim hem çocuğun ruhuna hem de bedenine yönelik olarak tasarlanmıştır. Bu eğitimde çocuğa önce düzgün konuşmayı öğretmek, sonra sırasıyla çocuğun hayâ ve temyiz (doğruyu yanlışı ayırt etme) yeteneklerini geliştirmek, daha sonra da ibadet ve çalışma eğitimini başlatmak esas alınmış, eğitimin amacı “ahlakın güzelleştirilmesi” olarak görülmüştür. Yine ebeveynlerin çocuklarına kazandırması gereken ilk değerler; fazilet, adalet, sevgi, acıma, iyilik ve şecaat (kahramanlık) olarak temayüz etmiştir.
Çocukları ebeveynsiz eğitime maruz bırakan faktörler
Çağın hastalığı olarak addedebileceğimiz hazcılık (hedonizm) insanı veya başka bir deyişle insani ilişkileri bitirme noktasına getirmiştir. Böylece bireyler geleceğini ve başkalarını düşünmeyen, rahatından taviz vermeyen ve fedakârlık nedir bilmeyen bir mahlûk hâline getirilmiştir. Bütün bunlar evlilik yaşının ilerlemesine, evlilik oranları ve çocuk sahibi olma isteğinin azalmasına sebep olmuştur. Evde kardeşsiz, sokakta arkadaşsız kalan çocuklara ebeveynler, iyi eğitim vermek bir tarafa onların basit problemleriyle dahi baş edemez duruma gelmiştir.
Ayrıca teknolojinin gelişmesiyle TV / medya – sosyal medya ve bilgisayar / internet kullanımı gittikçe artmakta ve ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişim / etkileşim bundan zarar görmektedir. TV ve medya, hem çocukların bu araçlarla gereğinden fazla muhatap olması hem de ebeveynlerin zamanlarının çoğunu bunlara ayırıp çocukları ebeveynsiz eğitime zorlamaktadır.
Erken çocukluk döneminde çocuklara sunulacak en önemli alışkanlık
Anne babanın evde kitaplar okumasının, çocuklarının okuma motivasyonlarına olumlu katkı sağladığı görülmüştür. Benzer şekilde evde kitaplıkları olan öğrencilerin okumaya yönelik tutumları evde kitaplıkları olmayan öğrencilere oranla daha yüksektir. Özellikle erken çocukluk döneminde çocuklara sunulacak en önemli katkının ailenin çocuğu çok sayıda kelime ve kavrama maruz bırakmak ve bunları öğrenmek olduğu tespit edilmiştir.
Ailenin okula ve öğretmene en önemli desteklerinden biri de çocuğunun yeteneklerinin tespit edilmesindeki katkıdır. Ancak ebeveynlerin kendilerine, aslî fonksiyonlarına geri dönmeleri durumunda neler yapmaları gerektiğine değinmekte yarar olduğu kanaatindeyiz. Öğretmenin tek başına ve sadece ders esnasında veya okulda öğrencinin yeteneklerini tespit etmesi zordur. Bu mümkün olsa bile bununla ilgili yönlendirmelerde bulunulması ebeveynlerden bağımsız gerçekleşemez. Bu itibarla ailenin mezkûr konuda öğretmene katkısı elzemdir.
Kaynak: Maarifinsesi