Şaban Muslu ile dijital yayınların çocuklar üzerindeki etkisi
ERKAM Çocuk Yayın Grubu’nda çocuk yayınları editörü Şaban Muslu, Aile Gazetesi’ne verdiği röportajda, basılı ve dijital içeriklerin gerek kasıtlı olarak gerekse bilinçsizce hazırlanmaya bağlı olarak çocuklar için çok zararlı muhtevalara sahip olabilirliğine dikkat çekti.
Şaban Muslu ile dijital yayınların çocuklar üzerindeki etkisi
Aileler çocuklarına çocuk yayınlarını nasıl seçmeli, hangi kriterleri göz önünde bulundurmalı?
Belirttiğiniz gibi bu alanlarda oluşturulan zararlı muhtevanın büyük çoğunluğunun bilinçli olarak hazırlandığını düşünüyorum. Öğretmenlerin çokça tavsiye ettiği -niye özellikle o yayınevlerini tavsiye ederler bil(e)miyorum- birkaç yayınevinden çocuk kitabı okudum; yaşantımıza uymayan ifadeler, kutsalımıza yakışmayan cümleler…
Yakın zamanda, adına yarışmalar düzenlenen bir çocuk kitabı yazarının kitabını okudum. Kitapta şöyle bir olay geçiyor: Anne, baba ve küçük kız ailece resim sergisine gidecekler. Annesinin hazırlanmasına şahit olan küçük kız çocuğu annesinin giyimini beğenmiyor ve şu cümleleri kuruyor: “Ninelere benzemişsin anne. Saçlarını açık bıraksana. Kırmızı elbiseni giyecektin. Ruj da süreceksin değil mi? Niye kırmızı ojelerini sürmedin?” Çocuk kitabında bu ifadeler olmasa ne olur ki?
Bir çocuk kitabında ‘kürtaj’dan bahsedilmeli mi? Bir adamın ‘hovardalığı’ çocuk kitabında niye söz konusu olsun. Alkolik bir adam neden şirin gösterilsin. Bahsettiğim bu kitap, yayınevinin sitesinde 8-12 yaş kategorisinde satışta.
Çocuklarımın okuyacakları kitapları genellikle ilk ben okumaya gayret ediyorum. Bu durum hem kitap üzerinde fikir alışverişinde bulunmamıza yardımcı oluyor hem de süzgecimden geçmiş oluyor.
Aileler çocuklarına illa bu kitabı okumalısın diye baskı yapmamalı, zorla kitap okutmamalı. Ancak tavsiyede bulunulabilir. “Ben bunu okudum, beğendim, okusan senin için iyi olur. Kitapta şöyle olaylar geçiyor, senin de beğeneceğini düşünüyorum” gibi telkinlerde bulunulabilir.
Kitap alınacak yayınevi ve kitabı alınacak yazar büyük önem taşıyor. O yayınevinin her kitabı, bir yazarın bütün kitapları illa güzel olacak diye bir kaide söz konusu olmasa da bize çok önemli ipuçları verebiliyor.
Çocuklarla ilgili basılı ve dijital içeriklerin geliştirilmesi hususunda neler yapmak gerekir?
Mesleğim gereği basılı materyal üzerine çalışıyoruz. Çalışma alanında şunu gördüm ki bu alanın ucu bucağı yok. Çocukların hayal dünyası kadar geniş ve zengin bir alan. Envai çeşit, farklı farklı kitapların üretimi söz konusu, hâlen üretilmeye devam ediyor ve çocuklar olduğu müddetçe de bu üretim devam edecek. Bu alanın zaman ve zemine göre geliştirilmesi, değişimi mümkün.
Basılı materyallerde metinlerin ve resimlerin uzman ekiplerce kontrollerinin yapılması, güzel bir süzgeçten geçirilerek üretilmesi o materyalin daha kalıcı ve kullanılır olmasını sağlıyor.
Dijital içerikler beni biraz düşündürüyor. Çok ince bir çizgi. Bu içerikleri çoğaltarak acaba çocuklarımızı ekrana daha çok mu maruz bırakıyoruz? Dijital içerik üretmek çok zaman alan ve zahmetli bir iş. Günlerce, aylarca uğraşılıyor fakat tüketilmesi çok kısa bir zaman alıyor. Elbette bu alanın boş bırakılmasını kastetmiyorum. Üretimlerimizin, çocuğun ekranla tek taraflı değil, çift taraflı ilişki geliştireceği içerikler olması gerekiyor diye düşünüyorum. Etkinlikli içerikler, çocuğa sorumluluklar, görevler vererek, ondan sadece ekrana bakmasını istemeyerek… Ekranla tek taraflı ilişki kurması çocuğun sosyalliğini, insanlığını, çocukluğunu baltalayacak bir ilişkiye bizi sürükler ne yazık ki.
Bu konuyla alakalı daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyen kıymetli okurlarımıza Michel Desmurget’in Dijital Ahmak Fabrikası kitabını tavsiye edebilirim.
Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz böyle değildi deyip bir kenara çekilemeyiz.
Bu çağda doğduk. Allah bizi bu çağda yarattı. Demek ki bu çağda yapacaklarımız var. Ne yapalım ki bu zamanın da imtihanları farklı. Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz böyle değildi deyip bir kenara çekilemeyiz. Zamanı, zamanın gençliğini ve çocukluğunu belli bir kuşak diyerek yaftalayıp, öteleyemeyiz. Yapacağımız çok şey olmalı. Çağın gerisinde kalamayız. Biz de bu çağa, bu çağının insanının ihtiyacını gözetip bazı şeyler sunmalıyız.
Hamd olsun ki bu alanlarda güzel işler olmuyor değil. İyilik, kötülük kadar çabuk yayılamıyor, alıcısı pek olmayabiliyor. İyilerin, kınayıcının kınamasına kanmadan çalışıp daha çok iyilik üretmesi gerekiyor.
Kaynak: Aile Gazetesi 19. Sayı