Deprem sonrası psikolojisi, yapabileceklerimiz neler?
İstanbul Aile Vakfı Aile Danışmanlık Merkezinde görevli psikologlar “Deprem Sonrasında Ortaya Çıkabilecek Psikolojik Problemler ve Yapabileceklerimizi” anlattı.
Deprem sonrası psikolojisi, yapabileceklerimiz neler?
Deprem Sonrası Psikolojik Problemler
Beklenmedik, ani olayların psikolojik sağlığımız üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmesi oldukça normaldir.
Deprem de ani ve büyük bir doğal afet olması sebebi ile üzerimizde olumsuz etkiler bırakır. Depremi doğrudan yaşamış olmak, deprem nedeniyle sevdiklerimizin zarar görmüş olması; sosyal medyada ve televizyonlarda bölgeden gelen görüntülere şahitlik etmek olası travma sonrası tepkileri geliştirmemize neden olabilir.
Bu tepkilerden bazları şunlardır;
- Her an deprem olacakmış korkusu ile tetikte olma hali
- Korku, suçluluk, çaresizlik hislerini yoğun olarak yaşama
- Yaşanılan olayların büyük bir kısmını hatırlayamama
- Gerçeği ayırt edememe
- Uykuya dalmada güçlük veya çok fazla uyuma isteği
- Depremle ilgili görüntülerden, haberlerden kaçınma hali
- Sürekli aynı olayları dinleme, aynı görüntüleri defalarca izleme
Bu tepkilerin zamanla azalması beklenir. Bunlardan bir veya birkaçını yaşamanız, içinden geçtiğimiz süreçte oldukça normaldir.
Deprem Sonrası Psikolojimize İyi Gelecekler
Deprem sonrası süreç içerisinde tepkilerin zamanla azalması beklenir. Yine de kendimize iyi gelecek bir şeyler yapmak için çaba sarf etmeliyiz.
Bir başkasına yardım edebilme ancak kendi iyilik halimizi korumakla mümkün olabilir. Günlük rutinlerimizi korumak alabileceğimiz ilk önlemlerden biridir. Güvende olma ihtiyacımızı buradan karşılayabiliriz. Zor da olsa yemek yemeye devam etmek, uyku hijyenini korumak, sosyal çevreden destek almak, duygularımız üzerine konuşmak günlük rutinimizi korumaya yardımcı olur.
Sosyal medya ve televizyondaki haberleri görmenin endişelerimizi arttırdığını fark ediyorsak eğer kısıtlı bir haber alma sürecine girebiliriz.
Enerjimizi yardım organizasyonlarına, dua etmeye yahut değerlerimizle örtüşen başka davranışlara harcamamız yerinde olacaktır.
Deprem Haberini Aldıktan Sonra Yapılacaklar
Deprem haberini aldıktan sonra;
- Şok içerisinde hissetmeniz, nasıl hissettiğinizi bilmiyor veya tanımlayamıyor olmanız,
- Sürekli kaygılı ve diken üstünde hissetmeniz; bazen kalp çarpıntısı , mide bulantısı , vücudunuzda uyuşma yaşıyor olmanız,
- Yoğun iştah, iştahsızlık ve uyku problemleri yaşıyor olmanız, depreme dair olası felaket senaryolarını zihninizden geçiriyor olmanız,
- Zaman zaman deprem olmasa da deprem oluyormuş hissine kapılıyor olmanız
Yaşadıklarınız, anormal bir duruma verdiğiniz normal tepkilerdir.
Çocuklara Depremi Nasıl Anlatmalıyız?
Çocuklara depremi anlatmanın en anlaşılır yolu oyuncakları kullanmaktır. Legolar ve bloklar depremi açıklamak için en ideal oyuncaklardır. Depremin nasıl gerçekleştiğini oyuncaklarla biliş seviyelerine uygun bir dille anlatıp “bunun bir doğa olayı olduğunu” ve “depremin çok nadir olduğunu” söylemek çocukların baş etmesine yardımcı olur.
Çocuklara depremi anlatmanın bir diğer adımı, güvende olduklarını hissettirmektir. Çocukların korkmadan evde vakit geçirebilmeleri ve uyuyabilmeleri için evlerinin sağlam olduğu ve önlemler alındığının bilgisi verilebilir.
Bunun yanı sıra, “ailelerin her zaman onları korumaya hazır olduğunu” söylemek çocukları rahatlatmak ve sakin kalmalarını sağlamak için önemlidir.
Deprem anında evde neler yapılacağının planı çocuklara eğlenceli bir dille anlatılarak depreme hazırlanmaları sağlanabilir. “Çök kapan tutun” provası bir oyun haline getirilip birkaç defa tekrarlanabilir.
Sosyal medyadaki deprem haberlerinden çocukları uzak tutmak da zihinlerindeki kaygılarının artmamasını sağlar. Çocukların yanında enkaz ve kurtarma görüntülerini izlememeye, konuşmamaya özen göstermek, haberlere maruz kalmamalarını sağlamak kadar önem taşır.
Deprem Sonrasında Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunur?
Çocukların deprem sonrası aşırı korku hissetmeleri, olup biteni anlamlandırmakta ve konuşmakta güçlük çekmeleri beklenen tepkiler arasındadır.
Karanlıktan ve yalnız kalmaktan korkma gibi psikolojik tepkilerin yanı sıra baş ve karın gibi vücutlarının çeşitli bölgelerinde ağrı hissetmeleri olasıdır.
Bu zorlu süreçte çocukların mümkünse aileleri veya yakın çevresiyle kalmaları sağlanmalıdır.
Çocukların “güvendeyim” ve “seviliyorum” mesajlarını alabilmeleri için sevdikleriyle birlikte olmaları önemlidir.
Çocuklarla ilgilenirken onlara sarılmak, ellerini tutmak gibi fiziksel yakınlıklar ihmal edilmemeli ve eğer mümkünse oyun oynayabilecekleri güven ortamları sağlanmalıdır.
Çocukları, yaşadıklarını anlatmaya dair herhangi bir yönlendirme yapılmamasına dikkat edilmeli, bunun yanı sıra duygularını yaşamalarına engel olmamalı ve ağlamalarını anlayışla karşılayıp rahatlamalarına izin verilmelidir.
Sordukları sorulara yumuşak bir ses tonuyla kısa ve net cevaplar vermeye özen gösterilmelidir. Benzetmelerden ve hikayelerden destek almak faydalı olabilir.
Son olarak, çocukların gündelik rutinlerini geri kazandırmak adına basit görevleri yapmasına izin verilmesi gereklidir.
Deprem Sonrası Sosyal Medya Kullanımı
Deprem sonrası sosyal medyada yoğun bir içerik akışıyla karşı karşıyayız.
Öncelikle enkaz ve yaralanma görüntüleri paylaşılmamalı. Bu; yakınları enkaz altında olan veya uzaktan takip eden her bireyi yoğun bir korkuya ve kaygıya sürükler. Zihinlerde baş etmesi zor felaket senaryolarına yer açabilir.
Duygularınız çok yoğunsa, keskin ve hızlı geçişler yaşıyorsanız ve fazla etkileniyorsanız sosyal medya kullanımınızı azaltmanız süreci daha sağlıklı yürütmenizi sağlar.
Afet dönemlerinde özellikle çocukların yanında sosyal medya içeriklerini takip etmemeye özen gösterelim. Çünkü çocuklar maruz kaldıkları içerikleri anlamlandırmakta ve duygu durum yönetimini sağlamakta zorlanabilir.
Çocukları travmatize etmekten koruyalım. Çünkü travma uzun süreli yaşamsal zorlanmalara neden olabilir. Bir paylaşım yapmadan önce bunu yapmanızın herhangi bir faydası olup olmadığını kontrol edin. Gereksiz paylaşımlar süreci daha zor atlatılır hale getirecektir.
Son olarak, tüm bu süreçten sosyal medyadan yana bir tahribata uğramadan geçmek oldukça kıymetlidir.
Psikolojik İlk Yardım Nedir ve Nasıl Yapılır?
Deprem gibi bir afet yaşandığında oradaki insanlarda başta kendini güvende hissetmeme, şok hali, öfke krizleri gibi çok da doğal olan tepkiler görürüz. Hatta bu tepkiler sadece afetzedelerde değil sahalardaki uzmanlarda, gönüllülerde ve hatta medyadan haberleri takip eden insanlarda da görülebilir.
Olayın travmatik boyutlarını azaltabilmek, hem afet bölgesindeki insanların hem de diğer insanlarımızın dirayetini koruyabilmek için yapılan psikososyal destek, başta çocuklar özelinde olmak üzere büyük bir öneme sahiptir. Fakat buradaki insanların ihtiyacı olan şey bir terapi değil, psikolojik bir ilk yardımdır. Ve psikolojik ilk yardım yalnızca ruh sağlığı uzmanlarının değil, nasıl yapılabileceğini bilen, eğitimini almış olan herkesin yapabileceği bir yöntemdir. Temelde üç ilkesi vardır; izle, dinle ve bağ kur.
İzle aşamasında, yoğun duygusal belirtiler gösteren ve özel ilgiye ihtiyaç duyan kişiler belirlenir. Dinle aşamasında ise gereksiz sorular sormadan, kesmeden, sakinlikle dinlemek gerekir. Bazen karşımızdakine söyleyecek bir sözümüz de olmayabilir. Böyle olduğunda sessizliği de tolere etmeliyiz. Ama en önemlisi karşımızdaki kişinin sorularına gerçekçi olmayan cevaplar vermekten de uzak durmalıyız. Üçüncü aşamada ise karşımızdaki insanın sosyal desteklere ulaşmasına, merak ettiklerinde bilgi edinmesine, yakınlarıyla bağlantı kurmasına yardımcı olmak gerekir.
Depremde Özel İlgiye İhtiyaç Duyabilecek Kişilere Neler Yapılabilir?
Depremlerde ve diğer afetlerde, başta afetzedeler olmak üzere muhakkak herkes etkileniyor. Fakat afetzedelerin içindeki bazı insanlar, fiziksel yaralanmalardan sıyrılmış olsalar bile özel ilgiye gereksinim duyarlar.
Bu kırılgan gruplardan şöyle bahsedebiliriz; hamile kadınlar, anneler, çocuklar, suç işleme potansiyeli olan genç erkekler, yaşlılar, göçmenler, fiziksel, zihinsel ve gelişimsel engele sahip kişiler, kurum bakımında bulunan insanlar, şiddet, taciz, istismar gibi ruhsal travma yaşayan insanlar ve bununla birlikte süreç içerisinde yardım çalışanları dahi bu gruplara dahil edilebilir. Afetin oluşturduğu yıkımla birlikte bu hassas bir gruplara dahil olmanın getirdiği şartlar elbette dezavantajı pekiştirmektedir.
Tüm bu grupların acil ihtiyaçları birbirinden farklılaşmakla birlikte öncelikli olarak temel bakım ve ihtiyaçların giderilmesi, özel bakım, tıbbi yardım ve barınma gibi hizmetlere ulaşım için destek verilmesi oldukça elzemdir.
Özellikle çocuklar kargaşa ve sosyal karmaşaya oldukça duyarlıdır bu sebeple ailelerinden ayırlmamalıdırlar. Elbette refakatsiz çocuklar da olacaktır. Bu çocuklar öncelikli olarak en yakın sosyal hizmet kuruluşuna veya kolluk kuvvetlerine teslim edilmelidir. Yakınlarına ulaşılamayan çocuklar ilk kargaşa bittiğinde aileleri ile muhakkak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca buluşturulacaktır. Çocukların fotoğrafları ve bulunduğu hastane bilgileri mahremiyet ve çocuk hakları gereğince sosyal medyada paylaşılmamalıdır. Eğer bir aile, ebeveyn çocuğuna ulaşamıyorsa psiko-sosyal destek çadırlarına ve çocuk evleri sitesine başvurmalıdır. En nihayetinde mümkünse aileler birimler halinde tahliye edilmelidir. Tabi tüm bunlara paralel bilgi ve sevk merkezlerinin varlığı güven verecek ve hizmetlerin koordinesinde büyük rol üstlenecektir.
Afet Bölgesindeki Aileler Çocuklara Yardım İçin Neler Yapabilir?
Kriz ortamında ailelerinden ayrılan çocuklar, yaşadıkları şokun etkisiyle kendilerini hiç bilmedikleri bir yerde, tanımadıkları insanların arasında bulabilir ve çevredeki tehlikeleri ayırt edemeyebilirler.
En önce yapılması gereken, ailelerinden ayrılmış çocukları ve ergenleri yeniden aileleriyle bir araya getirmektir. Bu hususta bir yanlışlığa sebep olmamak adına yetkili kurumlarla koordineli çalışmak gerekmektedir. Hemen çocuğu kayıt altına alabilecek resmi bir çocuk koruma kurumu ile bağlantı kurulmalıdır.
Bebekleri öncelikle sıcak ve güvende tutmalı, gürültüden uzaklaştırmalıdır. Olabildiğince düzenli beslenmelerini sağlamak, sakin ve yumuşak bir sesle konuşmak dikkat edilmesi gerekenler arasındadır.
Küçük çocuklara güvende oldukları sık sık hatırlatılmalı, ne olduğu ile ilgili sorulara onları korkutacak ayrıntılara girmeden basit cevaplar verilmelidir. Mümkünse onlara oynama ve rahatlama imkânı sağlanmalıdır.
Büyük çocuklar ve ergenlerde yapılabilecekler arasında; zaman tanınmak ve olabildiğince ilgi göstermek gelirken, ne olduğu ile ilgili gerçek bilgiler verilmeli ve güncel durum anlatılmalıdır. Üzgün olmalarına izin verilmeli, güçlü olmaları pek fazla beklenmemelidir. Düşünceleri ve korkuları yargılamadan dinlenilmeli. Başkalarına yardım edecek fırsatlara izin verilmeli ve teşvik edilmelidir.