Aileyi koruma kanunu teklifi hakkında hukukçular ne söylüyor?
Ailenin korunmasına dair düzenlenen kanun teklifi, aileyi kadın ve erkek olmak üzere iki ayrı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabilmesini, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmemesini kabul ediyor.
Aileyi koruma kanunu teklifi hakkında hukukçular ne söylüyor?
Avukat Cihat Gökdemir, Avukat Cüneyd Altıparmak ve Doç. Dr. Emir Kaya, aileyi korumayı amaçlayan kanun teklifini Aile TV’ye yorumladı.
Ailenin toplumun temeli olduğunu vurgulayan anayasa teklifi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Avukat Cihat Gökdemir
“Türk hukukunda ailenin kadın ve erkekten teşekkül ettiğine dair somut yazılma ihtiyacı duyuldu.”
Aile bütün insanlık için toplumun temel direğidir. Sadece Türk toplumu için değil dünyada bütün toplumlarda aile doğal bir süreçle gelişmiştir. İnsanlığın bu aşamaya gelmesinde de asıl olan aile yapısıdır. Aslında ailenin hukuki sürece bağlanması doğal bir süreç. Bu anlamda hukuki metinler ortaya çıkıncaya kadar zaten aile kendi varlığını ortaya çıkartmıştı.
Asya’dan Afrika’ya Amerika’dan Avusturalya’ya kadar aile bir kadın ve erkeğin birleşiminden meydana gelir şeklindeydi. Fakat son zamanlarda bu bozulmaya çalışıldığı için Türk hukukunda ailenin kadın ve erkekten teşekkül ettiğine dair somut yazılma ihtiyacı duyuldu. Şu anda bu çalışmalar yapılıyor. Aileye yönelik tehdit küresel bir tehdittir. Bu tehdidi oluşturanlar da 50-60 yıldır yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Batı’da hukuki metinlere maalesef aileyi tehdit eden mesajları soktular, buna ilişkin kurumları da kurdular ve devlet bazında çalışıyorlar.
Son zamanlarda Türkiye’de anayasada aile tanımı yeniden yapılmaya çalışılıyor. Bunun sebebi ailenin varlığını tehdit eden oluşumlardır.
Son zamanlarda en azından söylem bazında bir şeyler söylüyorlar. İnşallah Türk hukukuna tahrip edildikleri yerler düzeltildikten sonra mukavemeti geliştirici düzenlemeler yapılacaktır diye ümit ediyoruz. Bu anlamda toplumun vereceği tepkiler çok anlamlıdır.
Doç. Dr. Emir Kaya
“Aile ile ilgili, hukuk ile ilgili her düzenlemede devletin müdahalesini esas alıyoruz.”
Hukuk doktrini açısında bakıldığında devlet yokken aile vardı, devlet yokken hukuk vardı. Devlet hukuk alemine sonradan girmiş olgudur. Devlet yokken insanların hukuki bir ilişkileri vardı. Bu tür ilişkilerden biri de aile ilişkisiydi.
Modernist pozitivist hukuki algımızda biz devletin dışında bir hukuk tahayyül edemiyoruz. Devletin dışında bir aile hukuku tahayyül edemiyoruz. Devletin domine ettiği bir hukuk, devletin domine ettiği bir aile tahayyül edebiliyoruz. Devlet yokken hukuk vardı, devlet yokken aile vardı dersek devletin bu alana nasıl girdiğini nasıl girmesi gerektiğini de sistematize etmek teorize etmek durumunda kalacağız. Yani devlet bu alana tamamen destursuz girebilir bir güç olarak algılanmayacaktır. Devlet algısı ile ilgili asıl problem de burada, çözüm de burada.
Hukuk taksonomisi açısında aile, hukukun, medeni hukukun altında konumlandırılır. Ancak işleyişte daha anayasa hukukundan başlayarak ailenin aslında bir kamu hukuku konusu gibi, kamu birimi gibi görünmek istendiğini biz tespit ediyoruz. Aile ile ilgili, hukuk ile ilgili her düzenlemede devletin müdahalesini esas alıyoruz. Aslında aile ile ilgili pek çok problem bizim hukuk algımızdan kaynaklanıyor.
Avukat Cüneyd Altıparmak
“Toplumun genelinin kabul ettiği ve bugün saldırı altında olan aile yapısını tahkim etmek devletin en büyük ödevidir.”
Tabi Türkiye’nin kendine özgü bir geleneği var. Hukuk neyi korur? Hukuk önce kamu düzenin korur. Hukuk aslında aramızdaki ilişkiyi düzenleme biçimi düzenleme sebebi nedir? Toplumdaki genel geçer kuralları, düzeni ihdas etmektir.
Bizim on yıl önce konuştuğumuz mevzularla on yıl öncesinden geriye doğru yüzyıl gittiğimiz zaman konuştuğumuz mevzular arasında farklılık var.
İnternetin gelişmesi ve sosyal medya üzerinden birtakım konuların kurallarımız aynı olsa da politikalar bağlamında dünyada dayatılması ve toplumların buna dönüştürülme isteği var. Ailenin buna tahkim edilmesi ve aileye karşı birtakım saldırıların önlenmesi ve bertaraf edilmesi için en üst düzeyden bir yasal düzenleme ihtiyaç duyuluyor. Bunun sebebi de dayatılan bir kamu düzenine bir karşı koyuş mekanizması veya hukuki anlamda buna bir mesnet oluşturma isteği. Bu çok doğru ve yerinde bir adım.
Uluslararası sözleşme düzeninde Türkiye’nin imzacı olduğu birtakım sözleşmelerin yasa hükmünde yer alması sebebiyle iç hukuku etkileyebilme ihtimali var. Ama siz anayasaya Türkiye’deki aile yapısının nasıl oluşabileceğine ilişkin birkaç kelimelik madde eklediğinizde yerel mahkemelerde kuralları veya durumları yorumlarken anayasa hükmüne atıfla meselelere bakmaya başlayacak.
Biz kimsenin cinsel veya aile tercihleri bağlamında haksızlığa uğramasını istemeyiz. Herkesin kendisiyle ilgili aile oluşturma biçimi, cinsel yönelim biçimi ile ilgili duruma saygı duymakla beraber toplumun genelinin kabul ettiği ve bugün saldırı altında olan yapıyı da tahkim etmek devletin en büyük ödevidir.