Anneden ayrı büyüyen çocuklar
Çocuk eğitiminde babanın önemi anneden daha az değildir. Ancak çocuğun ruhsal ve duygusal gelişiminde hamilelik dönemi ve doğumu takip eden ilk 3 yıl söz konusu olduğunda annenin önemi daha ön plana çıkar. Doğumla birlikte ayağa kalkıp konuşuncaya kadar annenin bakımına ve korumasına ihtiyaç duymaktadır. Annenin bakımı, koruması ve sevgisi olmadan hayatını devam ettiremez.
Bebeklerde 8. aya kadar obje devamlılığı düşüncesi gelişmemiştir. Beş altı aylık bir bebek için bir nesne görüş alanında iken var, görüş alanından çıkınca yok demektir. Ancak bu anne için geçerli değildir. Annenin devamlılığı (var olduğu) düşüncesi ancak 3 yaşından sonra oluşmaktadır. Onun içindir ki, çalışan annelere mümkün oldukça bu süreyi çocuklarıyla birlikte geçirmelerini tavsiye ediyoruz.
Ana rahminde başlayıp doğumdan sonra devam eden anneye ait hafıza kayıtları, ikili arasında özel bir duygusal bağ kurulmasına neden olur. Bu duygusal bağ anneyi de etkiler. Anne kendisinin bile açıklamakta zorluk çektiği bebeğine güçlü bir bağlanma duygusu yaşar. Bebeğinin hızlı nefes alışına bile uyanır. İkili arasında oluşan bu güçlü duygusal bağa “sembiyotik bağ” adını veriyoruz.
Üç yaşına kadar anne her evden ayrılışında çocuk “annenin bir daha geri gelmeyeceği, kaybolduğu, yok olduğu” duygusuna kapılır. Annenin yokluğu çocuk için çok acı verici bir duygudur ve ölüm korkusuyla eşdeğerdedir. Çocuk uykudan kalkıp gözlerini açtığında annesini arar. Bulamadığı zaman korkuya kapılır, ağlamaya başlar. Yanına anneden başka kim gelirse gelsin ona güven veremez.
Annesi işte olduğu için gelemeyecektir. Anne gelinceye kadar huzursuzluğu devam eder. Anne gelince kucağından inmez, ondan ayrılmak istemez, birlikteliği uzatır, iş yaptırmaz. Gece anne ile birlikte yatmak ister. Odasına götürülüp yatağına yatırılınca ağlar, uyumak istemez. Gece defalarca yatağından kalkar, ağlar. Anne susadığını ya da acıktığını zanneder. Anne su verdiğinde veya emzirdiğinde birkaç yudumdan fazla almaz. Tekrar uyuyuncaya kadar annesini başında bekletir.
Çocuğun anne ile birlikte olma isteği o kadar artar ki, annenin gecesi ve gündüzü kâbusa dönüşür. Emerken doyduğu halde yalancı emişlerle bu süreyi uzatır. Annenin telefonda konuşmasına bile izin vermez. Anne ilgi göstermediği zaman ağlar, eteğinden ayrılmaz.
Çocuklarda güven ve bağlanma ihtiyacı
Annenin şefkatli kollarında büyüyen bir bebek kendisini güvende hisseder, anneye bağlanır. Anneye güven ve bağlanma çocuk ruh sağlığı için o kadar önemlidir ki; babaya güven, insanlara güven, hatta Allah’a güven duygusunun temelinde anneye güven ve bağlanma duygusu yatmaktadır. Doğumu takip eden ilk 3 yılı anneden ayrı geçiren çocuklarda (annenin yerini alacak bir kadın da bulunmadığı takdirde) güven ve bağlanma duygusu gelişmemekte, çocukluk depresyonu ve çocukluk şizofrenisi belirtileri ortaya çıkabilmektedir.
Çocuk annenin neden çalışmak zorunda olduğunu anlayamaz. “Annem beni sevse/bana değer verse yanımda olur/bırakıp gitmez” diye düşünür. Çocuğun korkusunu ve bunun yansıması olan olumsuz davranışların sebebini yetişkin mantığı ile anlayamayız. Eğer anne kendisini çocuğun yerine koyar, bütün bu olumsuz davranışların altında yatan gerçek sebebin “anneyi kaybetme korkusu” olduğunu anlarsa; çocuğundan ayrı iken kendisinin de duyduğu korkuyu doğru okursa çözüm bulması kolaylaşacaktır.