Peygamberimiz’in değiştirdiği isimler
Sonradan İslâm’a girenlerin anlamı güzel olmayan adlarını güzelleriyle değiştirmek sünnettir. Nitekim Allâh’ın elçisi (S.A.V.) çöl veya sahra anlamına gelen Berre adını “Zeyneb” olarak değiştirmiştir. Bu kadın, daha sonra Allâh’ın elçisi ile evlenen Zeyneb binti Cahş’tır. Yine isyankâr kadın anlamına gelen Âsiye adını Cemîle “(Güzel kadın)” olarak değiştirmiştir. Elifle yazılan Âsiye ise “Hasta bakıcı” anlamına gelir ve Firavun’un gizlice îman eden karısının adı olarak Kur’ân’da zikredilmiştir.
Sonuç olarak gayrimüslimlerden İslâm’a giren kimsenin adı Allâh’a şirk anlamı veya başka çirkin bir anlam taşıyorsa bunun daha güzeli ile değiştirilmesi gerekir. Meselâ; sahabe döneminde daha önce Abdüşşems adını alanlar vardı ki anlamı “Güneşin kulu” demektir. Bu gibi adlar da «Abdullah (Allâh’ın kulu)» gibi uygun adlarla değiştirildi. Yine gayrimüslimin adı İslâm’a büyük kötülükleri dokunan bir müşrik adını çağrıştırıyorsa yine değiştirme yoluna gidilmelidir. Ebû Leheb, Firavun, Nemrut adları bu niteliktedir.
Ancak bu kimsenin adı kendi dilinde “Allâh’ın kulu”, “Salih kul”, “Temiz kişi” gibi güzel bir anlam taşır veya “Gül, Lâle, Sümbül” gibi güzel bir bitkiyi çağrıştırırsa böyle bir adın İngilizce, Fransızca ya da Almanca oluşu ile Türkçe ya da Arapça oluşu arasında bir ayrılık olmasa gerektir. Böyle bir durumda, İslâm’a yeni giren kimse asıl aile adını muhafaza etmek istiyorsa, adının anlamını araştırdıktan sonra, sakıncalı bir anlamı yoksa, önceki isim kalabileceği gibi, “Gülnur” gibi bir ilâve de uygun olabilir.