Okul öncesi çocuk eğitiminin etkileri

18.05.2022
A+
A-
Okul öncesi çocuk eğitiminin etkileri

Endüstrileşmenin de sonucu olarak, çalışan anne ve tek ebeveynli aile sayısının giderek artması nedeni ile, bir akrabanın ya da bebek bakıcısının eve gelmesi ile gerçekleştirilen bakımdan çok sayıda okul öncesi çocuk faydalanmaktadır. Çocuğun en aktif geliştiği dönemin, hayatının ilk beş yılı olması, sadece bilişsel-algısal gelişiminin değil, kişiliğinin, sosyal yeteneklerinin ve duygularının da bu dönemde gelişmesi nedeni ile, yirmi birinci yüzyılda okul öncesi eğitim giderek önem kazanmaktadır.

Okul öncesi çocuk eğitiminin etkileri

OÖÇ bakım ve eğitiminin önemi yıllardır bir tartışma kaynağı olmuştur. OÖÇ’un evinin dışında bir çeşit bakım ve eğitim merkezlerine devam etmesinin önerilmesi üzerine fikirler değişkendir. Bazı ebeveynler ve eğitimciler, OÖÇ’ların böyle deneyimlerden sosyal ve entelektüel açıdan faydalandığına inandıkları gibi, küçük bir çocuğun, bu erken yıllar süresince evi dışında bakılmasının, psikolojik zarar verebileceğine inanan psikolog, psikiyatr ve pediatrisyenler de vardır. Birçok ebeveyn ve eğitimcinin özellikle önem verdiği, OÖÇ’un iyi bir entelektüel başlangıç yapmasıdır. Bunun anlamı, OÖÇ’un, OÖÇEM’nde kullanılacak belli temel konsept ve yetenekler hakkında bilgilenmesidir (Lawton, 1988). Bugün, A.B.D.’de okul öncesi eğitime gösterilen özen, iki ana nedenden dolayı önem kazanmaktadır. Bunlardan birincisi, çocuğun zekasının doğuştan belirienmediği, özellikle erken yaşlardaki deneyimlerinden ve çevresinden çarpıcı bir biçimde etkilendiği görüşleri; ikincisi ise, yoksulluğun ve çevredeki mahrumiyetin, çocuğun entelektüel gelişimine etkisi üzerine toplumda giderek artan bilinçtir.

Çalışan annelere kendi yaşamlarını da düzene koyabilmeleri için OÖÇ eğitim hizmetleri sağlanması bir ihtiyaç olarak eğitim otoriteleri ve bilim adamlarınca benimsenmiştir. Bununla birlikte yukarıdaki iki etmen de gözetildiğinde, OÖÇ eğitiminin günlük bakımla entegre edilmesi sorumluluğunun yerel yönetimlere yüklenmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır (Sanoff ve Sanoff, 1981). Bronfenbrenner (1979a, 1979b), OÖÇ’ların gelişimleri konusundaki araştırmaların, çocukların içinde yaşadıkları fiziksel çevreleri üzerine yapılmış araştırmalardan sayısal olarak daha fazla olduğunu belirtmiştir. Kuşkusuz, son birkaç yıl içerisinde ebeveynler ve toplumbilimciler, küçük çocuklar için giderek ortak bir fiziksel çevre olan OÖÇEM’leri üzerindeki bilginin ne kadar az olduğunun farkına varmışlardır.

1984 itibariyle A.B.D.’de, yaklaşık 2.5 milyon bebek, emekleme çağındaki çocuk ve 3.7 milyon okul öncesi yaştaki çocuk, tam ya da yarı zamanlı bir OÖÇEM’ne kaydolmuştur. Bu rakamlar gün geçtikçe artmaktadır (Szanton, 1984). 1990 itibariyle, beş yaşından küçük çocuklu tam gün ya da yarım gün çalışan Amerikalı annelerinin %63’ünün çocukları ile birlikte5milyondan fazla çocuk OÖÇEM’ne kaydolmuştur (Willer ve diğ., 1991).

Lawton’a göre, OÖÇ programlarının odak noktası, her çocuğun üst düzeyde sosyal, duygusal, fiziksel ve bilişsel büyümesi için fırsatlar tanıyan güvenli bir fiziksel çevre sağlamaktır. (Lawton, 1988). OÖÇEM’lerinin, çocukların büyüme, gelişme, ihtiyaç ve yetenekleri üzerine, çalışanların ve ebeveynlerin uygun rolleri ve ihtiyaç duyulan fiziksel çevre üzerine düşünceleri değişkendir. Programlar arasında fark yaratan etmenlerden bazıları, kullanılabilir mekansal ve finansal kaynaklar, ekonomik sponsorlar, OÖÇEM’nin konumu ve toplumsal ihtiyaçlardır (Lawton, 1988).

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.