Birleşme, akrabalık, disiplin, düzen ve toplum oluşturma gibi bir takım gerçeklikler üzerine kurulan grupların en eskisi aile sayılabilir. Bir aile sosyologu olan Rene König’e göre “aile ve akrabalık insanlığın en önemli grup formudur”. Yüzyıllar boyunca toplumsal düşünce sistemini benimseyen, geliştiren ve aile birliğine önem veren Avrupalıların, Amerika’ya göç ettiklerinde ilk tutunacakları kurum aile olmuştur.
Henüz toplumsal yapının varolmadığı, kutsal ülke (sacredland), hayaller ülkesi (dream land) ya da firsatlar ülkesi (land of opportunities) olarak adlandırılan Amerika’da, yoğunlukla 1600’lü yıllardan başlayarak güneye yerleşen İngiliz tecimerleri, İngiltere’den Anglikan kilisesini arındırma (purify) amacıyla yola çıkarak 1620’de Amerika’nın kuzeyine yerleşen Puritenler ve yine onyedinci yüzyılda orta kolonilerde yaşayan heterojen gruplar (Quaker’lar), toplumsal bilinç oluşturma çabalarının yanı sıra, öncelikle aile kurumu üzerine yapılanmışlardır.
Endüstri öncesi dönemin taım, hayvancılık, el sanatları ve tecimsel uğraşlarda olan en belirgin aile tipi; ataerkil (patriarchal), geleneksel geniş (‘çiftçi’ve ‘aristokrat’) ailedir. Amerikan kültürünün merkezinde olan aristokrat aileler, gelecekte kurulacak devleti de dolaylı olarak etkiler denilebilir.
